Bu şarkı bana bölümü anımsattı...Keyifle okumanızı dilerim!
- - -...- - -
Aynı kırmızı elbise bedenimi sarıyordu, eskiye nazaran daha biçimsiz duruyordu, rengini onun kanından almış olmalıydı. Kahverengi saçlarım solmuş, vücudumun tamamı dürüstlükle kendini gösteriyordu. Doyamadığım aynaları tiksintilerim kaplıyordu, ne silebilecek bir bez vardı elimde ne de kendimi düzeltebileceğim duygularım. Parmaklarımı karnımda gezdirdim, iştahsızlığımın eseri hoşuma gitmemişti, ağzıma götürmeye çalıştığım lokmalar onun etiymiş gibi; midemi bulandırıyordu.Tavandan odaya süzülen sarı parlak ışık artık loş değildi. Karanlıktan korkuyordum. Masanın ucundaki küpeleri kulağıma yerleştirdim, gözlerim görüyordu ama bakmak istemiyordu sanki, ilk defa bu kadar uzak kalmıştım kendime. Ellerim karnımdan yukarı süzüldü, boğazımda kendini gizleyen ufak sıyrık şimdi bana batıyordu.
Aynanın kenarındaki çıkıntıya astığım çantayı omzumun üzerine yerleştirdim. Deri soğuktu, kapı uzak geliyordu. Ayakkabıların zemine kavuştuğu adımlar takip etti beni. Merdivenin aşağısında bekleyen annem kaşlarını gevşetti. Tanıdık elbisenin hatırlarından hoşnut olmadığı belliydi çehresinden. Şakaklarını ovuşturdu parmaklarının ucuyla. Ben yaklaştıkça toparladı kendini. Şimdi parmakları birbirine kenetlenmişti siyah eteğinin üzerinde.
Saçları dağılmış, beyazları düşmüştü kar gibi. Genişle gülümsediğinde gözlerinin yanındaki çizgiler gösterişle sunuyordu yaşını, yine de yaşlı sayılmazdı. Ilımlı her kadın gibi dursa da ara ara şımartırdı kendini. "Gitmesen mi? İyi olduğuna emin misin?" sözlerinin arkasında gizlenen endişeye dair hiç iz göstermiyordu. "Güzel olacak, güven bana." dudaklarını birbirine bastırdı güven vermeye çalıştığım sözlerimden sonra. Daha da inceldi, gözlerindeki kırışıklıklar arttı. Alımlı bir gülümsemenin ardından hüzünle baktı. "Tanışmak isterim." dedi imalı imalı. Çantamın içine telefonumu attım. Yavaş adımlarla kapıyı açtı, bu nazikliğinin sebebini merak ediyordum. Neydi aramızı bu kadar iyi tutan? Akşamın rüzgarı saçlarımı geriye yatırdı, üşümüştüm o günkü gibi. "Sana şal getireyim." dedi içeri yönelirken annem. Sertleşmeye duran elini ellerimin içine aldım. "Teşekkür ederim, geç kalmayacağım." elini yanağımda gezdirdi, sıcaklığını arayan tenim hayal kırıklığına büründü.
---...---
Gömleğimin son düğmesini iliklerken aynada kendime baktım, her şeyi berbat edeceğimi söyleyen o yirmi iki yıllık ses susmaya karar vermişti. Özgürdüm.
Kol düğmelerimi bağlamaya başladım, yapamıyor sayılmazdım. Bu takımı annemin cenazesinde giymiştim, daha temiz hissettiren bir kumaş yoktu. Onu yanımda hissediyorum, bu yeterdi. Eğilip ayakkabımın bağcıklarını parmaklarım arasına aldım. Çocukluğumda olduğu gibi tavşan kulakları belirdi iplerde. Yüzümdeki tebessümü aynadaki kendimden gizleyemedim. Ezdiğim küçüklüğüm bugünüme nazaran daha güzeldi.
Bütün hol aydınlıktı, kıyıya köşeye attığım, sakladığım paraları elektrik için harcamıştım. Annemin mirası olan para öylece duruyordu, sonsuza dek kalmasını istedim. Bu kadar işe yaramaz olduğumu bilse saklardı muhtemelen.
Koltuğun üzerini kaplayan bedeninin ucunda kıvrılmıştı kuyruğu Bihter'in. Azalan suyunu doldurmak için yeniden eğildim, 'Hayır, haber alamadım.' apartmanın içinden yükselen sesle beraber kuşkuyla doğruldum. Her bir cümle yakacak gibiydi beni, Emir'i çağrıştıran her cümleyle yanıyordum zaten.Kapının deliğinde gördüğüm yüz Açelya'ya aitti. Kıvırcık saçını kulağının arkasına almış, bir eli evin kapısını zorlarken diğeri telefonu tutuyordu yanağında. Kapının kulbuna elim gitti, beni yargılamasından korkuyordum. 'Lanet kapı!' dedi hayıflanarak. Telefonu yere gürültüyle düşürdü, yerde yankılanan sesiyle irkildim. Bacaklarım geriye adım atarken zihnimde canlanan eski hatıraya mani olamadım. Bugün yakmıyordu canımı keskin kemer, belki yarın öldürecekti. Kapıyı kapatmasını sabırla bekledim. Onun varlığı yokluğa bırakırken kendini, apartmana atılacak adımın cesaretini buldum. Loş bir ışık karşıladı beni, tıpkı evimdeki gibi. Arkamdan kapattığım kapıyla merdivenlerden inmeye başladım, bu kaçışların sonu bitmeyecek gibi geliyordu. Herkesten uzaklaşmış, doğrusu kaybetmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EGO YARALARI
Mistério / Suspenseİnsana zarar veremezdi bir başkası, herkes kendi ruhunu küller altında bırakır, kendine eziyet ederdi. Kül olmuş ruhların arasından boğularak kurtulan bir bedende, su ateşten fazla korkuturdu insanı. Ateş yakar kül eder alıştırırdı ego gibi. Ve ego...