Bir günde iki bölüm attım. Neden?
Çünkü ben harika bir insanım.
Tamam şaka yaptım, ondan değil.
Hem geçen hafta bölüm atmamıştım, hem de önceki bölümde sizi bir hayli sinirlendirdim. Bu yüzden bu bölümü hızlıca yazdım, bitince de paylaşayım dedim ve işte.
Oy ve satır arası yorumlarınızı bekliyorum, cancağızlarım.
Keyifli okumalar💙
Emir'den
Bir gün oğlum olursa ona öğreteceğim ilk şey Enes'i nasıl döveceği olurdu.
Enes, abim Eren'in oğluydu. Daha 6 yaşındaydı ve sinir bozucu derecede aktif bir çocuktu. Asla aynı yerde birkaç dakikadan fazla duramıyordu. Odamın içine ediyorken sürekli kendime onun amcası olduğumu, küçücük çocuğa sert davranamayacağımı hatırlatmak zorunda kalıyordum. Tek çareyi de Enes'i oğluma dövdürtmekte bulmuştum yoksa hıncımı alamazdım.
"Amca bunu alabilir miyim?" diye sordu Enes. Bilmem kaçıncı kez seslenmesi üzere burnumdan soluyarak başımı önümdeki dosyalardan kaldırdım. Siyah at heykelini gösteriyordu.
"Ne yapacaksın onu?"
"Bakacağım."
"Oradan bak işte. İlla eline mi alman gerekiyor?"
Kollarını göğsünde kavuşturup yeşil gözlerini kıstı. Ayaklarını yere vururken merinos koyunları andıran kıvırcık saçları havalandı. Dudaklarını da sarkıttı.
Böyle yaparak beni etkileyebileceğini sanıyordu. Aslında haklıydı, etkilenirdim. Tabii sabahtan beri hayatı bana zindan etmemiş olsaydı. Abim arada yaptığı gibi oğlunu da getirmişti işe. Fakat bugün toplantısı vardı ve Enes'i bakmam için bana paslamıştı. Babama kalp krizi geçirteceğine emin olduğum için onu başımdan da savamıyordum. Amca olmak çok zordu.
"Halam olsaydı izin verirdi," dedi.
"İyi, halandan istersin o zaman."
"Babam da izin verirdi."
"Hay senin babanın..."
Yeşil gözleri irileşirken "Amca sen küfür mü ediyorsun? Çok ayıp," dedi. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım sakinleşmek için.
"Etmiyorum aslanım."
"Ama hay senin babanın dedin."
"Hay senin babanın seni buraya getiren aklını öpeyim, diyecektim oğlum. Küfür yok," diye geçiştirmeye çalıştım. İnandı mı bilmiyorum fakat başını salladı.
Yeniden işime döndüm. Marmaris'te yapılacak otelin maliyetini hesaplamaya çalışıyordum ki bir kırılma sesi geldi. Gözlerim ışık hızında sesim geldiği yöne çevrilince elleri ile dudaklarını kapatan Enes'i gördüm, sonra yerde parçalara ayrılmış at heykelini.
Endişeyle yüzüme bakarken korkmuş gibi davranıyordu. Gerçekten korkmadığına emindim çünkü kendisine bir şey yapmayacağımın farkındaydı, sadece artistlik yapıyordu.
"Yaklaşma kesersin bir yerini," deyip ayağa kalktım. Enes'i koltuk altlarından yakalayıp havaya kaldırdım. Koltuğa bırakırken acaba camdan dışarı mı fırlatsam diye düşünmedim değil.
"Kıpırdama buradan!"
Başını uslu bir çocuk gibi salladı. Onu şüpheci bakışlarla izlerken kapıyı açıp asistanıma baktım. Beni gördüğü gibi ayağa kalktı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yolculuk:Aşk (ASKIYA ALINDI)
Teen Fiction"Gelin düğünden kaçmış" Yaranmış kaostan seçebildiğim tek cümle bu olmuştu. Davetliler olayı kendilerince yorumlamaya çalışıyor, gerçeklik ile en ufak bir alakası bile bulunmayan şeyler uyduruyordular. Her kafadan ayrı bir ses yükseliyordu. Ve herke...