Oy ve satır arası yorumlarınızı bekliyorum, cancağızlarım💙Haberi birkaç kez tekrar okudum. Her okuduğumda başka bir yüz doluyordu aklıma. İlki bana sinirle bakan babamdı. Sonra annem, Berkay ve tanıdığım bir sürü gereksiz insan.
Tableti koltuğun bir köşesine atıp sinirle yerimden kalktım. Ayaklarımı vurarak salondan çıktığımda halam arkamdan "Feride, nereye gidiyorsun?" diye bağırmıştı. Ona cevap vermeden sandaletlerimi ayağıma geçirip kapıyı arkamdan çarparak çıktım.
Bahçeye dalıp ağaçların arasından diğer bahçeye geçtim. Çalılar ayaklarımı çizse de durup onlarla uğraşmadım. Evin bahçeye açılan cam kapısının önünde durup yumruk yaptığım elimle kapıya vurdum.
"Aç şu kapıyı!"
Halam peşimden çıkıp bizim bahçemizden "ne yapıyorsun orada?" diye soruyordu. Halama cevap vermek yerine kapıya daha sert vurdum. "Emir, aç şu kapıyı yoksa kırarım!"
Tam bu sırada Emir merdivenlerden inmişti. Camda benim kızgın suratımı gördüğünde duraksadı. Afallarken başını geriye çekip kapıyı yumruklamamı izledi. Sonra ise adımlarını hızlandırıp kapıya geldi. Kapıyı açtığında hızla içeri girdim.
"Feride?"
"Günaydın, Emir Karabağlı," dedim soyadını yüzümü buruşturarak söylerken.
Kaşları önce yukarı kalktı. Ardından suratına donuk bir ifade yerleştirdi. "Evet?" Dişlerimi sinirle sıkıp üzerine yürüdüm. Konuşurken özellikle gözlere bakardım. Fakat onun boyu uzun olduğu için ilk başta o kadar da kolay olmamış ve ben başımı kaldırmak zorundan kalmıştım.
"Sen mi yaptın?" diye sordum.
"Ne yaptım?"
"Bilmiyormuş gibi davranma! O haberleri sen yaydın değil mi? En başından beri kim olduğumu bilmiyormuş gibi davranıp, zaten bildiğin hikayemi merakla dinleyen de sen değil miydin?" Bağırarak sorduğum sorular karşısında bana boş bakışlar atmakla meşguldu.
"Hangi haberden bahsettiğini bilmiyorum, Feride," dedi başını iki yana sallayarak.
"Seninle sevgili olduğumuz haberinden habsediyorum," dedim dişlerim arasından. Gözlerini kısıp başını arkaya çekti. "Ne?" Söylediklerime gerçekten şaşırmış gibi duruyordu. Fakat rol oynamanın onun için o kadar da zor olmadığını daha bu sabah öğrenmiştim.
"Tabi tabi şimdi senin ondan da haberin yoktur," dedim alayla. Başını onaylar biçimde sallayıp "yok," dedi. Öfke içimde dolup taşarken dişlerimi bir birine sıktım. Derin bir nefes aldım. Nefesimi dışarı verdim. Tekrar aldım. Ama yok olmuyor. Sinirimi bastıramıyorum.
"Aç bak o zaman!" diye bağırdım yüzüne karşı.
Gözlerini kırpıştırıp birkaç adım arkaya attı. Uzanıp koltuğun üzerine atılmış tableti aldı. Uyuşuk hareketler ile haberi ararken tableti elinden çekip aldım. Biraz önce okuduğum haberi açıp tableti tekrar eline tutuşturdum.
O haberi okudukça ben de verdiği tepkilerini büyük bir dikkatle izliyordum. Ama o bana yardımcı olmak yerine haberi donuk bir ifade ile okuyordu. Sonda ise kaşları yukarı kalktı. Ekrana yüzünü buruşturarak baktığında bunun sebebinin haberde yazılanlar olduğunu sanmıştım.
"Bu fotoda hiç iyi çıkmamışım," dedi korkuluklara yaslandığı resmi gösterirken.
"Sen ciddi misin?" Dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken sordum.
Dudaklarını sarkıtıp başını salladı. Ekranı bana çevirip yukarı kaldırdı, yüzünün hemen yanına koydu. "Baksana," dedi "biz aynı mı görünüyoruz?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yolculuk:Aşk (ASKIYA ALINDI)
Teen Fiction"Gelin düğünden kaçmış" Yaranmış kaostan seçebildiğim tek cümle bu olmuştu. Davetliler olayı kendilerince yorumlamaya çalışıyor, gerçeklik ile en ufak bir alakası bile bulunmayan şeyler uyduruyordular. Her kafadan ayrı bir ses yükseliyordu. Ve herke...