12.bölüm

3.8K 317 71
                                    

Oy ve satır arası yorumlarınızı bekliyorum, cancağızlarıın :))

Keyifli okumalar💙

Kardeş sevgisi diye bir şey var, kelimelerle anlatılamayan. Onun için her şeyi yaparsın. Düşmesin diye yanına koşan ilk kişi sen olursun. Üzülse dünyayı yakıp yıkmak istersin. Evet, tüm bunlar sıradan günlerde Feyza için hissettiğim duygulardı. Bir de şu an için olan duygularım vardı.

Mesela, Feyza'yı boğazlamak gibi. 

Alt tarafı bir özür dileyecekti. Ama yapar mı? Asla. İlla başına soruna açacak ve bu sorunu tek başına üstlenmeye gönlü el vermeyip ablasını da işe bulaştıracaktı. Bu yüzden de kavga ettiği adamın avukat olduğunu öğrendiğinde yardım dilenen gözleri yüzüme dikilmişti. 

"Feride hanım, ne yapacaksınız?"

Evrim'in endişe dolu sorusuyla derin bir nefes aldım. Sakin bir şekilde yerime otururken "ne yapabilirim ki?" diye sordum. "Bu Feyza'nın sorunu."

"Ama adam avukat?"

"Feyza da biraz önce babasın parasıyla övünüyordu. Aynı parayla kendine de bir avukat ayarlayabilir, değil mi?"

Evrim gözlerini kırpıştırarak başını salladı. Endişeli bir şekilde olanları izlemeye devam ederken ben Feyzan'ın bakışlarına karşı ellerimi hafifçe iki yana açarak yardımcı olamayacağımı gösterdim. Aslında istesem kardeşimi bu durumdan kurtarabilirdim. Büyük bir olay değildi ve şirket avukatlarından birine kısa bir telefon etsem her şey hallordu. Ama ben Feyzan'ın kendi başına bu işten kurtulmasını istiyordum.

"Yani? Ne olmuş avukatsan?"

Aynen aynen, kendi kendini kurtaracaktı.

"Bir şey olduğu yok. Sadece sizi dava edeceğimi bilmenizi isterim," diyen avukat Savaş ile gözlerimi devirdim. Bu da amma kinci çıktı be. 

Feyza sinirli bir tavırla gülüp siyah saçlarını arkaya itti. Savaş'a bir adım yaklaşıp başını yukarı kaldırdı. "Pardon da hangi sebeple?"

Savaş uzun boyunun getirdiği avantajla kardeşime yukarıdan bakıyordu. Yüzündeki alaylı ifadenin Feyza'yı nasıl çileden çıkardığını anlamak için onu yakından tanımaya gerek bile yoktu. Benim gördüğümü gören mekandaki herkesin dikkati ikilideydi ve hepsi olanları merakla izliyordu. 

"Mala zarar verme suçundan. Türk Ceza Kanununun 150.maddesine göre mala zarar verme suçunun cezası suçun temel şekli için dört ay ile üç yıl arası hapis cezası ya da adli para cezasıdır," diyen Savaş ile Feyza'nın gözleri fal taşı gibi açıldı. Göğsünde kavuşturduğu elleri ayrılıp güçsüzce iki yanına düştü. Her türlü hinliğe kafası çalışan Feyza'nın dili tutulmuş gibiydi.

Anlaşıldı, iş yine bana düşmüştü.

"Mala zarar verme suçundan bahsedilmek için bazı şartların mevcudiyeti vardır. Öncelikle zarar verme kastının bulunması gerekir. Fail başkasının malını yıktığını, bozduğunu, tahrip ettiğini bilmeli ve istemelidir. Eğer bu şart gerçekleşmiyorsa suç oluşturmaz. Bunun bir istek değil de kaza olduğunu göz önünde bulundurursak eğer dava açmaya çalışmak gibi bir zahmete girmeyin," dedim ve yalancı bir şekilde gülümsedim. "Ayrıca mesleğinizin arkasına saklanıp eksik bilgi vererek insanların üzerinde baskı göstermemenizi de tavsiye ederim. Zira avukatlık görevinin getirdiği dürüstlüğe uygun şekilde davranmayanlar hakkında disiplin cezaları uygulanıyor." 

Bu sefer şaşıran taraf Savaş olmuştu. Mavi gözleri bu yanıtı beklemediğinden olsa gerek irice açılmıştı. Arkama yaslanıp yüzümdeki yapmacık gülümsemeye ara vermeden "sadece küçük bir hatırlatma yapmak istedim," dedim. Elimi kaldırıp "siz kaldığınız yerden devam edebilirsiniz," diye ekledim. 

Yolculuk:Aşk (ASKIYA ALINDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin