Oy ve satır arası yorumlarınızı bekliyorum, cancağızlarım :))
Keyifli okumalar💙
Emir'den
"Ne yapmam gerektiğini söyle, Feride. İzinsiz öptüğüm için özür mü dileyeyim? Yoksa sana olan aşkımı itiraf mı edeyim?"
Soruyordum çünkü ne yapmam gerekiyor bilmiyordum. Hatta bunu neden yaptım onu bile bilmiyordum. Sadece beni kendine çeken havasına daha fazla karşı koyamamıştım. Bu kadar dayandığıma bile şükrediyorum doğrusu.
Başını geriye çekince güzel yüzü elimin altından kayıp gitti. Parmaklarım yerini özleyip ona doğru uzansa da yutkunup elimi kendime çektim. Kalbim kafese hapsedilmiş bir serçeye benziyordu, yeri ona dar geliyordu sanki. Bakışlarım ise olmayı en çok sevdiği yerde, Feride'nin gözlerindeydi.
Utandığını anlamak için fazla bir çaba sarf etmeye gerek yoktu. Ben bile bu ani hareketime şaşırırken onun tepkisi çok normaldi. Yine de hiç olmazsa bana bakmasını isterdim.
Dudaklarını birbirine sıkıp yutkunduğunda bakışlarımı hızla ayırdım dudaklarından. İlkine cevap alamadan tekrar öpemezdim onu. Bunu her ne kadar deli gibi istesem de...
Bana bakmadan uzanıp çantasını aldı ve ayağa kalktı. "Ben gitsem iyi olur," diye kısık sesle mırıldandığında omuzlarım çöktü. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Ne sanıyordum ki? İki yüzüme güldü diye hemen beni kabul edeceğini mi?
"Feride..."
"Sonra konuşuruz," dediğinde konuyu kapatmak istediğini anladım. İstemesem de başımı sallayarak onayladım onu. Odadan çıkmak için hamle yaptığında ben de ayağa kalktım.
"Kendim giderim, sen gelme," dese de onu dinlemedim. Birlikte geldiğim kadını tek başına gönderecek bir adam değildim, özellikle bu kadın Feride'yse.
Kapıyı açtım onun için. Bana bakmadan açtığım kapıdan dışarı çıktı. Arkasından ben de çıkıp hızlı adımlarla yanına ulaştım. O bana hiç bakmasa da ben gözlerimi ondan alamıyordum.
Asılan yüzü beni yaptığıma pişman etmişti. Keşke bana karşı bir şeyler hissettiğine emin olduğumda yapsaydım. Feride zeki bir kadındı, ara sıra kendisine yaptığım iltifatların da gayet farkındaydı. Her ne kadar pek tepki göstermese de bana karşı az da olsa bir şeyler hissettiğini sanıyorum, hatta sanmıyorum eminim. Yine de bu yeterli değildi işte.
Alt kata inene kadar ağzını bıçak açmadı. Ben de onun gibi yaptım, hiç konuşmadım. Binadan dışarı çıkınca adamlardan birine Feride'nin arabasını getirmesini söyledim.
Ilık esen rüzgâr saçlarını havalandırırken birkaç adım ötesinde olduğumdan saçlarının güzel kokusu doldu burnuma. Gözlerimi kapatıp kokuyu içime çekmek isteğimi zorla bastırıp başımı başka tarafa çevirdim. Çok geçmeden Feride'nin arabasını getirmiştiler.
"Görüşürüz," deyip yanımdan uzaklaştı hızlı adımlarla.
Arkasından bakarken sadece "Umarım..." diye mırıldandım.
Arabasına oturup hızla geçip giderken arabanın rüzgârı çarptı bana. Gözden kaybolana kadar izledim gidişini. Ne yazık ki geri dönmedi.
"Emir bey?" Başımı çevirip seslenen çocuğa baktım. "Arabanızı getireyim mi?" diye sordu.
İç çekip başımı salladım. "Getir."
O yanımdan uzaklaşırken arkamda dikilen güvenlikteki çocuğa döndüm. "Aysun hanıma söyle telefonumla ceketimi getirsin odamdan," dediğimde başını salladı hızla. İçeri girince yeniden önüme döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yolculuk:Aşk (ASKIYA ALINDI)
Roman pour Adolescents"Gelin düğünden kaçmış" Yaranmış kaostan seçebildiğim tek cümle bu olmuştu. Davetliler olayı kendilerince yorumlamaya çalışıyor, gerçeklik ile en ufak bir alakası bile bulunmayan şeyler uyduruyordular. Her kafadan ayrı bir ses yükseliyordu. Ve herke...