Merhaba bebeklerim)
Nihayet bu hikayeme de bir aydan fazla bir süre sonra bölüm ata bildim. Merak etmeyin bundan sonra bölümler zamanında gelecek. Keyifli okumalar.
Oy ve satır arası yorumlarınızı bekliyorum cancağızlarım💙
"Feride?" ismimi uğultu halinde duyduğumda uyku sersemliği ile mırıldanıp başımı yana çevirdim. Uykumun bölünmesini istemiyordum.
Kolumdan tutulup sarsılmamla gözlerimi ağır hareketler ile araladım. Bulanık görüşüm normale dönerken yüzümün birkaç santim uzağındaki yeşiller ile karşılaşmıştım.
Tattığım ilk duygu şaşkınlık olmuştu. Fakat daha şaşkınlığımı üzerimden atamadan farkettiğim yakınlığımızdan endişelenip ellerimi göğsüne bastırdığım gibi onu tüm gücümle itip kendimden uzaklaştırdım. "Ne var be?!" diye cırladım sinirle.
"Bağırmana gerek yok" dedi yüzünü buruşturarak. Bu tavrını umursamadan "ne istiyorsun?" dedim. Bana bıkkınlıkla bakıp çenesi ile yan oturduğu için sol tarafında kalan ön camı gösterdi "geldik".
Başımı çevirip karşıya baktım. Marmaris'in girişinde duruyorduk. Sonunda başıma gelen bütün belalardan kurtulup buraya tek parça halinde gelmeyi başarmıştım. Şimdi tek aşama halamın evine gitmekti. Önümüzdeki arabalar hızla giderken Emir daha fazla beklemeden arabayı kullanmaya devam etmişti.
"Buradan nereye gitmen gerekiyor?" diye sorduğunda başımı çevirip yüzüne baktım.
Yol yorgunluğundan olsa gerek ilk gördüğüm an olduğu gibi dinç görünmüyordu. Kumral saçları dağılıp alnına dökülmüştü. Ara sıra elini atıp ağrıyan boynunu ovuyordu. Gözlerini aniden bana çevirdiğinde irkilip bakışlarımı kaçırdım.
"Cevap vermedin?" dediğinde tekrar ona bakmıştım. Ne sormuştu ki? Sorgulayan bakışlarımı profilden gördüğüm yüzüne dikmişken sorusunu hatırlamaya çalışıyordum. Sanırım daha uyanamamıştım.
"Feride?"
İsmimi seslenmesi ile daha fazla yüzüne aval aval bakmayıp gözlerimi yüzünden ayırdım. Sorusunu hatırlamam ile "Armutalan'a" dedim. "Ciddi misin?" sorusu ile kaşlarım merakla yukarı kalktı. Başımı onaylar biçimde salladığımda kısa süreliğine bana çevirdiği gözlerini tekrar yola çevirip sırıttı.
"Ne oldu?" diye sordum bu yersiz gülüşüne anlam veremezken.
"Sanırım oraya kadar da birlikteyiz" dediğinde önce neden bahsettiğini anlamadım. Fakat bu en fazla birkaç saniye sürmüş ve ben ikimizin de aynı yere gittiğini anlamıştım. Başımı çevirip alayla güldüm "bu kadar tesadüf de olmaz ama" dedim "bir de komşu çıkalım tam olsun".
Bana yandan bir bakış atıp omuz silkti "komşumuyuz bilmem de, bu kadarının tesadüf olmadığına eminim" dedi. Kollarımı göğsümde kavuşturup alayla yüzüne baktım "ne peki? O kadar insanın içinde karşıma sen çıkıyorsun, ikimiz de Marmaris'e geliyoruz, yetmiyor Armutalan'a kadar da yolculuğumuz aynı. Bu tesadüf değil de ne?" diye sordum haklı olduğumu düşünmenin getirdiği özgüven ile.
"Tevafuk" dedi.
Gözlerimi kısıp boş bir ifade ile yüzüne baktım "çok da büyük bir fark yok" dedim. Başını olumsuzca iki yana sallayıp "arada kocaman bir fark var" dedi "kadere iman".
Cevap vermediğimde dilini alt dudağı üzerinde gezdirip gözlerini yoldan ayırmadan direksiyonu avucunun içinde döndürdü. "Tesadüf, yalnızca olasılıklara bağlı olduğu düşünülen olayların bağıl nedeni, önceden planlanıp kugulanmayan olaylardır" dedi "tevafuk ise iki şeyin birbirine uygun ve denk gelmesi demektir. Bu arkasında ise İlahi bir irade vardır".
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yolculuk:Aşk (ASKIYA ALINDI)
Teen Fiction"Gelin düğünden kaçmış" Yaranmış kaostan seçebildiğim tek cümle bu olmuştu. Davetliler olayı kendilerince yorumlamaya çalışıyor, gerçeklik ile en ufak bir alakası bile bulunmayan şeyler uyduruyordular. Her kafadan ayrı bir ses yükseliyordu. Ve herke...