"Emir bey Berkay Çağlar ile kavga etmiş."
Dudaklarım duyduklarımın verdiği şaşkınlıkla aralanırken Savaş'a bakakaldım. O telaşlı bir şekilde masadan uzaklaştı. Hızla yerimden kalkıp cüzdanımdan çıkardığım bir miktar parayı masaya bıraktım ve Savaş'ın peşinden dışarı çıktım.
Arabasına binerken buldum onu. "Bekle!"
Başını bana çevirince "Ben de geleceğim," dedim. "Yeri söyle."
Bir yandan kendi arabama yönelmiştim ki onun sözleri ile duraksadım. "Gelin birlikte gidelim o zaman." İtiraz etme ihtiyacı duymadan Savaş'ın arabasında yolcu koltuğuna oturdum. O da yerini alınca yola koyulduk.
Nasıl hissedeceğimi bilmiyordum. Üzgündüm. Emir'e zarar gelmiş olabileceği düşüncesi beni üzüyordu. Kızgındım. Berkay ile kavga ettiği için kızıyordum. Aynı zamanda kırılmıştım, beni dinlemediği, yok saydığı için.
"Söz vermiştin," diye fısıldadım gözlerim dolarken.
"Efendim?"
Savaş'ın sesi ile başımı ona çevirdiğimde gözlerinin bir yola bir de bana çevrildiğini gördüm. "Hı?"
"Bir şey mi söylediniz?"
Başımı iki yana salladım sadece. Gözlerim kucağımda birleşen ellerime kayarken içimdeki öfkeyi bastırmaya çalışıyordum. Anlamadan, dinlemeden yargılamamalıydım onu. Hem belki başka bir mesele vardı.
"Emir'in kavga ettiğini kim söyledi?"
"Kendisi."
"Sesi nasıldı?"
Savaş'ın kaşları hafif düğümlenirken bana kısa bir bakış attı. "Sesi mi?"
"Evet. Sinirli miydi?"
Başını olumsuz anlamda iki yana salladı. "Sakindi."
"Şu an nerede peki?"
"Karakoldalar."
Derin bir nefes aldım. Telefonumu çıkarıp açılmayacağını bilmeme rağmen Emir'i aradım. Cevap alamadım.
Karakolun önünde durduğumuzda arabadan indik. Sağ tarafımdaki Savaş ile birlikte büyük adımlarla kapıdan içeri girdik. Topuklu ayakkabılarımın zeminde bıraktığı tok sesler uğultuya karıştı. Yürüdükçe kıpırdanan saçlarımı işaret parmağımın tersiyle omzumun üzerinden arkaya attım.
"Bu taraftan," dedi Savaş eli ile solunu gösterirken. Sırayla dizilmiş masalardan birine yaklaştı Savaş. Masa arkasındaki genç polis memurlarından biri ile konuşurken birkaç metre aralıda bekledim onu.
"Feride hanım?" Etrafta dolanan gözlerimi Savaş'a çevirdim. "Emir bey burada. Buyurun." Odalardan birini gösterdiğinde konuşmadan sadece başımı salladım.
Savaş kapıyı tıklattıktan sonra girmemiz için komut aldı ve kapıyı açıp bana öncelik tanıdı. Aralanan kapıdan koltukta oturan Emir'i görmüştüm. Dirseğini koltuğun kenarına yaslamış, alnını sıvazlıyordu. Saçları dağınıktı. Üzerine tam oturan beyaz gömleğinin kolları kıvrılıp damarlı kollarını gözler önüne sererken yakasında ilk üç düğme açık kalmıştı.
İçeriye doğru attığım adımla topuklularımdan yükselen ses, odanın sessizliğini bir bıçak gibi kesti. Kapı açıldığından beri kıpırdanmadan duran Emir, başını yavaşça kaldırıp yeşil gözlerini bana çevirdi. Boş bakan gözleri bakışlarımız buluştuğunda büyüdü. Yerinden ok gibi fırlayıp ayakta dikildi.
"Feride?"
"İyi günler," dedi Savaş benim sessizliğimi görünce. Muhatabı biraz önceye kadar Emir ile karşılıklı oturan Baş komiserdi. Adam başını sallayarak "Size de," dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yolculuk:Aşk (ASKIYA ALINDI)
Teen Fiction"Gelin düğünden kaçmış" Yaranmış kaostan seçebildiğim tek cümle bu olmuştu. Davetliler olayı kendilerince yorumlamaya çalışıyor, gerçeklik ile en ufak bir alakası bile bulunmayan şeyler uyduruyordular. Her kafadan ayrı bir ses yükseliyordu. Ve herke...