Ve 50K olduk! Kısa bir zamanda kocaman bir aile olduk ve daha da büyüyeceğiz. Herkese çok teşekkürler.
Playlistteki Şarkı: John Newman - Love Me Again
Multimedia: Barkın'cığımız.
"10 liraya etekler 10 liraya 5 dakika içinde bu eteği alana bir tane daha bedavaaaa!" Hunharca tezgahın başında bağıran Barkın'a çevirdim gözlerimi. Dükkanın önüne askılıklarla beraber bir çok kıyafet dizmiştik, en güzel ve son tasarım olanları. Böylece dikkat çekebilirdi ürünler. Kalabalık sayılacak bir gündeydik. Zaten dükkan işlek bir caddede yer alıyordu, bu yüzden halkın dikkatini kolayca çekiyorduk.
Ama böyle çekelim de demedik be Barkın!
"Barkın ne yapıyorsun sen ya? 5 kavanoz bal mı satıyoruz elbise mi belli değil" Elimdeki pantolonları düzgün bir şekilde askıya asarken dükkanın önünde, tezgahın başında bekleyen Barkın'a bağırdım. Ben dükkanın içinde işleri düzenlerken Barkın dışarda satış yapmakla uğraşıyor, Burcu kasada yer alıyor ve Rüzgar yeni tasarım şeyler getirtiyordu.
Barkın bana dönerek sırıttı. "Yeteneğimi yeni keşfediyorum. İnsanları ikna edebiliyor, yakışıklı görünüşüm ve kibar konuşmalarımla kızları buraya çekiyorum. Sabahtan beri kaç satış yaptık görmedin mi?" Sözlerini bitirince tekrar işine dönse de benim sinirden kan beynime sıçramıştı. Yumruğumu sıkarak dışarı, Barkın'ın yanına çıktım. Arkasından yaklaşarak kafasına bir tokat çaktım. "Kızların dikkati çok hoşuna gitmiş bakıyorum, ayrıca kibar falan değilsin sen." Barkın bana dönerek tekrar pis pis sırıttı. Satışlar bitsin, bu işin içinden alnımızın akıyla çıkalım, sana göstereceğim ben pis bezelye beyinli ukala dümbeleği!
Rüzgar ve Burcu satışları kontrol etmek için yanımıza yardıma geldiler. Dördümüz birden bir süre satış yapmaya çalıştık. Günün sonuna doğru, eşyaları tek tek dükkana taşımaya çalışırken Barkın hiçbir şey yapmıyordu. Dükkanın içinde bir şeylerle uğraşıyordu ama ne olduğunu tam kestiremiyordum.
Her şey tamamlanınca kasaya şöyle bir göz attım. İlk güne göre hayli iyi bir kazançtı bu. Zaferle güldüm. "İyi ki varsınız çocuklar, gerçekten benim için yorulmanız çok duygulandırıcı" Rüzgar kolunu omzuma attı ve, "Her zaman Miray'cığım her zaman" diyerek sırıttı. Barkın bize baktığında bakışları biraz soğuklaşsa da elimden tutarak beni kendine çekti. Ve bir kutu uzattı.
"Bu ne Barkın?" diyerek kutuyu aldım ve elimde evirip çevirmeye başladım.
"Aç işte" Kollarını göğsünde birleştirerek beni izledi. Kutuyu açtığımda içinden kahverengi, tüylü, elinde bir muz olan ve hunharca sırıtan oyuncak bir maymun buldum.
"Barkın bu ne lan?" Rüzgar kahkahasını bastırmaya çalışarak sordu. "Ah, bilmiyor musunuz? Kendisi Miray'ın muhterem dedesi olurlar. Miray maymundan, yani bundan geldi. " Lafını zar zor bitirerek gülmeye başladı. Sadece Barkın değil, Burcu ve Rüzgar da kahkaha atıyor, gülmekten karınlarını tutuyorlardı.
"Ben en azından kalkıp gelmişim be!" diyerek maymunu Barkın'ın suratına fırlattım. "Sen hiç gelememişsin." diyerek askılıktan ceketimi ve çantamı alıp giyindim. "Ben eve gidiyorum. Siz gülün gülün. Görürsünüz yarın, okulda görüşeceğiz" diyerek dükkandan çıktım ve kapıyı çarptım. Bir yandan ben de gülüyordum, kabul. Barkın benim hem sevgilim, hem arkadaşım, hem de benimle uğraşıp duran gıcık bir insan olmuştu hayatımda. Vıcık vıcık bir ilişki yaşamaktansa kimi zaman böyle eğlenmeyi ve kavga etmeyi yeğliyorduk ikimiz de. Ve bu durumlara alışmıştık küçüklükten beri. Zaten bana küçüklükten beri 'maymunum' diye hitap ederdi ama muhterem dedemi bulup getireceği aklımın ucundan geçmezdi! Bir saniye, muhterem dedem mi dedim ben? Sanırım Barkın bana 40 defadan daha fazla maymun dediği için beynim bunu kabullenmeye başlıyordu. Hava hafif kararmıştı, boş sokakta kendime bir tokat geçirmek istedim ama birinin daha alay konusu olmak istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocukluk Hislerim
HumorDört yakın çocukluk arkadaşı. Gizlenen aşklar. Karşılıksız sevgiler. Oyunlar, kötülükler. Eğlenceler, en mutlu anlar. Yaşamak ve ölüm arasındaki o ince çizgiler. Bu dört yakın arkadaş, gençliklerinin en güzel zamanlarında bütün bu duyguları tattılar...