Bölüm: 7
Midem biraz önce yolladığım nuggetları sindirmeye çalışırken endişeyle Barkın'a bakıyordum. O da Kaan'a sinirle bakıyordu, bir kaç saniye geçmeden ayağa kalkıp kollarını göğsünde birleştirdi. "Bir sorun mu var?" dedi onu süzerek. Kaan sırıtırken, "Miray, biraz konuşabilir miyiz?" dedi ve bana baktı. Az önce Barkın'ı öptüğümü görüp gelmiş olmalıydı. Barkın'ın iyice sinirlendiğini anlamıştım. "Etrafımızda olmaktan bıkmıyor musun?" dedi. Ben ayağa kalktım ve Kaan'a baktım, ağzımı açacakken Barkın kolumdan tuttu. "Otur." Sesi fazlasıyla sert çıkmıştı. Kaan tekrar söze karıştı. "Özel konuşacağız" Barkın sinirle nefes aldı, yumruğunu sıkıyordu. "Bizim aramızda özel falan olmaz. Ne söyleyeceksen söyle ve defol git"
"Barkın..Lütfen" diyerek onu uyarmaya çalışsam da boşaydı. Kaan ona baktı, "Kavga çıkarma çünkü hiç halim yok bugün, tamam mı?" Dayanamayıp ben de ayağa kalktım. Rüzgarlar bön bön bakıyorlardı. Kaan'a gözlerimi sabitledim, "Hadi git Kaan, sonra konuşuruz. Lütfen git." Kaan'ın bana olan hislerini biliyordum, bana şu an attığı bakış içimi delip geçiyordu sanki. Öfkeli ama çaresiz...
En sonunda Barkın Kaan'ın koluna sertçe yapıştığında herkesin gözü bize dikildi. "Barkın.. yapma nolur." diye sızlansam da fayda etmedi. Hayır bu çocuk kendini ne sanıyordu, psikopat mısın oğlum sen? Bunları içimden söylerken Kaan Barkın'ı iterek duvara yapıştırdı. "Derdin ne anlamıyorum ama, beni rahat bırak"
"Asıl sen biraz rahat bırak" Barkın Kaan'ın boğazına elini yapıştırdı. Herkes bize bakıyordu, umarım hoca moca gelmezdi. Napıyordum ben? Öylece izliyor muydum yani? "Miray..." Kaan sözlerine devam edecekken bana baktı ve devam etmekten vazgeçti. Barkın Kaan'In çenesine yumruğu indirdiğinde kıyamet koptu; Kaan sendeleyerek sandalyelere çarptı ve onları devirdi. Rüzgar ve Burcu da ayağa kalktılar, Rüzgar bir şeyler gevelerken ben şok olmuş bir şekilde onları izliyordum. Rüzgar en sonunda Barkın'ın koluna yapıştı, o sırada beni de arkasına alarak Burcu'nun yanına çekti. Herkes başımıza toplanmıştı, dudaklarım titriyordu. Burcu kolumdan tutarken, "Hadi biz sınıfa gidelim" kolumu kurtardım ve tekrar Barkın'ın adını seslendim. "Barkın yeter." sesim daha fazla yüksek çıkmıştı, 3 ü de bana bakarken kaşlarımı çattım. Kantinden çıkarken Barkın da arkamdan geliyordu, ona baktım. "Napıyorsun sen ya? Başını belaya mı sokacaksın?"
"Endişelendin mi?"
"Tabii ki de, ninja mısın sen lan?" O sırada Kaan'ın da sinirli bir şekilde kantinden çıktığını gördüm, bana bakıyordu. Gözlerimi kaçırıp hızla sınıfa çıkarken Barkın beni takip ediyordu. "Onun etrafında olmasını istemiyorum Miray."
"Nedenmiş o?" Hala sinirliydik ikimiz de, bu arada Kaan benimle ne konuşmak istemişti merak etmiştim doğrusu. "Her neyse geçti bitti, şimdi de kızgın maymun mu olacaksın?"
"Ben de sana ninja diyeceğim artık, ninja kaplumbağa." diyerek gülmeye çalışsam da pek işe yaramadı.
***
"Miray, konuşabilirmiyiz?" diye geveleyen Kaana bön bön baktım. Hayır yani bu çocuk hiç akıllanmayacakmıydı?
Kaanı kaslı kolundan tutup dip köşeye çektim bir hışımla. Ve anlat derecesinde elimle havayı kovdum.
"Neden anlamak istemiyorsun? Sana aşığım Miray. Canım yanıyor anlamıyormusun? Hergün başkasıyla gülmen, Barkının omzunda ağlaman canımı yakıyor. Benle gül, benimle ağla istiyorum. Bize bir şans ver Miray."
Dediği şey üzerine afallasamda kendimi toparlayarak derin bir nefes aldım. Kaan harika biriydi, onu üzmek istemiyordum. Denemekten zararda gelmezdi aslında, bunca şeyden sonra...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocukluk Hislerim
HumorDört yakın çocukluk arkadaşı. Gizlenen aşklar. Karşılıksız sevgiler. Oyunlar, kötülükler. Eğlenceler, en mutlu anlar. Yaşamak ve ölüm arasındaki o ince çizgiler. Bu dört yakın arkadaş, gençliklerinin en güzel zamanlarında bütün bu duyguları tattılar...