Multimedia: Rüzgar.
Bölüm 24:
Gergince salonda, şöminenin önünde oturmuş ellerimin ısınmasını bekliyordum. Barkın'ın nerede olduğu ise son bir saattir gizemdi. Kızlar bir saat önce gitmişti, Barkın ise hesaplaşacağımızı söyledikten sonra mutfağa gitmiş ve bir daha dönmemişti. Korkudan mıdır bilmem, bense öylece oturuyordum. En sonunda dayanamayıp mutfağa doğru yürümeye başladım. Mutfak kapısına yaklaştıkca, kulağıma değişik sesler geliyordu. İçeri girip etrafa bakındım, kimse yoktu. Tezgahın üzerinde bir kaç malzeme vardı. Yere krem şanti dökülmüştü. Neler oluyordu?
"Barkın yine ne işler çeviriyorsun bezelye beyinli? Bezelye dersem çık, armut dersem çıkma. Bezelyeeee." Diye bağırmaya başladım. Ses yoktu. Peki az önce duyduğum sesler neydi? Ben deliriyor muyum? Tezgaha yaklaşıp Barkın'ın ne yapamya çalıştığını incelemeye başladım. Kek malzemelerini karıştırmış fakat yarım bırakmıştı.
"İyi be çıkmazsan çıkma." Diyip kekin malzemesini karıştırmaya başladım. "Bana pasta mı yapıyordun? Becerememişsin. Ben yapıp hepsini kendim yiyeceğim." Keki fırına yolladım ve ortalığı temizlemeye çalıştım. Keki kontrol etmek üzere fırına doğru ilerlediğimde arkamdan, belime aniden bir kol sarılınca uzun bir süre çığlık attım. Barkın kulaklarını tıkadı, çığlığım en sonunda son bulunca hafifçe kafama vurdu. "Sağır ettin beni sağır!" Sesli bir şekilde konuştuktan sonra ona sövmeye başladım.
"Barkın manyak mısın sen amacın ne senin be? Bütün bunlar ne şimdi sıyırdın mı sen? Annenin karnında radyasyon mu yedin ne bu? Kafan mı güzel kardeşim!" Barkın gülmeye başlayınca kendimi tutamayıp ben de güldüm. "Bana kek mi yaptın? Demek gönlümü almaya çalışıyorsun... Oh mis gibi de koktu" diyerek sırıttı. Ya bu çocuk beni katil mi edecekti?
"Sana değil kendime yaptım, hem malzeme boşa gitmesin diye... Ayrıca sen yapmaya çalışmışsın ama becerememişsin bir kere." Barkın inanmayarak başını salladı. "Beni bu kadar çok sevdiğini bilmiyordum, kıyamam canım ya."
Yumruğumu omzuna geçirdim. "İnşallah canım ya."
***
Dağın tepesindeki bu sıcak evde gözlerimi açtım. İlk sabahımızdı, keklerimizi yedikten sonra uyuyakalmıştık. Barkın koltukta uyumuştu. Ne kadar ısrar etsem de yanımda yatmamıştı, çok sevimliydi, gerçekten. Yataktan çıktım ve ses yapmamaya çalıştım. Koltukta mışıl mışıl uyuyan Barkın'a bakıp, üzerime bir battaniye aldım ve balkona çıktım. Dışarısı fazlasıyla soğuktu. Dünden beri unutmuş olduğum bir mesele aklıma geldi, beynimin her köşesini kurcalamaya başlamıştı. Burcu... Burcu ve imaları. Burcu ve davranışları. Burcu'nun burada olduğumuzu nereden öğrendiği....
Burcu baştan beri Barkın ve benim hakkımda imalı konuşuyordu ve bu fazla rahatsızlık vericiydi. Yine de içinde bir kötülük barındırmadığından emindim. Onun huyu buydu, kişiliği buydu. O, Burcu'ydu yalnızca. Cebimden telefonu çıkarıp Burcu'ya bir mesaj yollamaya karar verdim.
Rüzgar da mı biliyor? Yazarak mesajı gönderdim. Gerçekten, Rüzgar'ı unutmuştum sanırım. En azından artık aklımda değildi, beni ağlatacak kadar gelmiyordu aklıma eskisi gibi. Artık onu yalnızca arkadaşım olarak kabullenmiştim.
Bir kaç dakika sonra cevap geldi.
Bana zaten o söyledi. Cidden Miray, Barkın ile aranızda bir şey mi var? Mesajı okuduktan sonra şaşkına döndüm. Cevap vermemeyi tercih ederek içeri girdim ve balkonun kapısını sıkıca kapadım. Koltuğa baktığımda Barkın'ın gözleri açıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocukluk Hislerim
MizahDört yakın çocukluk arkadaşı. Gizlenen aşklar. Karşılıksız sevgiler. Oyunlar, kötülükler. Eğlenceler, en mutlu anlar. Yaşamak ve ölüm arasındaki o ince çizgiler. Bu dört yakın arkadaş, gençliklerinin en güzel zamanlarında bütün bu duyguları tattılar...