ÇH -13-

7.6K 306 35
                                    

Bölüm: 13

Multimediadaki Miray Dinçer.

"Evet çocuklar, bu da ......." Ne diyordu bu kadın? Ana bacı sövüyor muydu? Hiçbir şey anlamıyordum. İngilizce dersinde kafayı koyup uyumayı tercih edecektim fakat kadın göz açtırmıyordu. Resmen psikopattı, gözleri fıldır fıldırdı. Dersi dinlemesem de anlıyormuş gibi yaptım. Ama bununla geçiştiremeyeceğim ortadaydı. "Miray, bu cümleyi kurabilir misin şimdi sen?" He tabi kurarım. Gözlerimi devirerek ayağa kalktım. "He hocam, pardon, Burcu bence bu görevi üstlensin. Bir saattir parmak kaldırıyor baksanıza." diyip yerime oturdum ve görevi burcu ya devrettim. Teneffüste işim bitmişti, bana ters bakışlarından belliydi.

***

Teneffüste nereye kaçacağımı şaşırmıştım, hadi Barkın olsa kızlar tuvaletine kaçardım ama Burcu beni çok pis dövecekti. Tamam da kötü bir şey yapmamıştım ki, Burcu'nun ingilizcesi benden iyiydi. Koridorda soluk soluğa koşuştururken Barkın'a rastladım. "Barkın yardım et nolur ya." Barkın endişeli bir şekilde konuştu. "Noluyor lan?" Karşı taraftan gelen Burcu beni görememişti, Barkın'ın geniş omuzları ve kaslı vücudu sağolsun, minicik kalmıştım.

''Nerede o fasulye beyinli, canım (!) arkadaşım!'' diye bağıran hatta hönküren Burcunun sesini duyduğumda Barkının arkasına daha da saklanarak derin nefesler aldım. ''Barkın, Mirayı gördünmü?'' diye yeniden soruyu Barkına yöneten Burcu, bize yaklaşmıştı. ''Yoo, nereden görecem ben onu be.'' diyerek atacağı en büyük yalanı attı. Gelen hapşurma isteğiyle ağzımı sımsıkı kapadım fakat hiçbir işe yaramamıştı. Ağızımdan kaçan kaplanın gürlemesine benzeyen hapşuruğumu serbest bırakarak korkuyla Barkının arkasından çıktım.

Burcu ağzını iki karış açtı, "İş birlikçiler sizi. Bittiniz siz bittiniz." Barkın birden elime yapıştı, ne olduğunu anlamadan koşmaya başladık. Kahkahalar içindeydik. Eğleniyorduk sadece, okulun içinde koşuştururken hocalar dahil herkes bize tip tip bakıyordu. Bu arada, bu okuldaki hocalar ne tuhaftı. Hep kırk yaşın üstündeydiler, iki, üç tanesi hariç. Huzurevine mi okula mı geldik belli değildi!

***

Nefes nefese, okulun arka bahçesindeki duvarına yaslanmıştık Barkın la beraber nefesimiz düzene girince sırıttım. "Tamam, hayatımdaki tek aksiyon buydu." deyip yeniden sırıttım. Ellerini belime koydu. Bir süre gözlerime baktı öylece. "Ders başlamadan dönsek iyi olur, Burcu da eğlenmiştir ve yorulmuştur yeterince zaten." diyerek güldü ve alnımdan öptü. Ben de sırıttım, gerçekten mutlu hissediyordum. Tabii nefessiz kalışımın ve güm güm atan kalbimin dışında.

***

Barkının beni sınıfıma bırakmasıyla içeride Burcunun olmadığını kontrol etmemin ardından sırama geçtim ve yayıldım. Kafamı sıraya koyduğumunda bir anda çalan telefonuma lanetler okuyarak cebimden çıkardım ve arayan kişiye baktım. Kaandı. Hala ne diye arıyordu ki? Meşgule alarak derin nefes aldım ve gelen on mesajı açtım. Ne kadarda seviliyordum öyle (!).

Yedi tanesinin turkcellden geldiğini görünce oflayarak turkcellin mesajına cevap verdim. ''Sende olmasan, yalnızlıkdan ölecem be turkcell kardeş. Bir ara bizim mahalleye gelde sana kahve ısrmalayayım.'' yazarak gönderdim ve sırıttım. Bazen cidden aptal olabiliyordum.

Kalan üç mesajdan birini açarak okumaya başladım.

Kimden: Kaan

Konuşmamız gerek.

Mesajı sinirle okuyarak sildim ve diğer mesajlardan birine girdim. Ah yine Kaan göndermişti.

Kimden: Kaan

Çocukluk HislerimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin