ÇH -2-

11.5K 439 74
                                    

Bölüm: 2

Playlistteki şarkı: Rixton - Me and My broken heart.

"Ee, kağıda söylediklerimi elli defa yazacak mısın?" Barkın git gide kaşınıyordu ve sinirlenirsem iyi şeyler olmayacağı kesindi. "Tamam anlatacağım." Rahat puf'a geri dönüp oturdum ve Barkın da aynı hareketi yaparak yanıma oturum beni tekrar göğsüne yasladı. 

"Az önce alt kattaki çiçekcide, Rüzgar ile beraberdim."

"Anlaşıldı." diyerek sözlerimin devamını bekledi. Barkın'ın karnında duran başım onun kaslarını resmen hissediyordu ve bu benim dikkatimi dağıtıyordu. "Şey öyle işte, Burcu'ya çiçek falan alacakmış. Fikrimi sordu."

"Ve sen de umutlandın." dedi içimi okurcasına. Çaresizce başımı salladım, aklım yine Barkın'ın kaslarına gidince hışımla başımı kaldırdım. "Barkın sen ne ara bu kadar kas yaptın ?"

"Bilmem, bi ara." diyerek bilmişçesine sırıttı. Gülümsememe engel olamadım, bu çocuk ne zaman moralim bozuk olursa olsun çikolatadan daha etkili oluyordu ve her seferinde beni gülümsetiyordu. "Bana bak Barkın, Ekmek kırıntısına mı bastın, ezan okunurken müzik mi dinledin, tuvalette ekmek mi yedin, bir akraban öldüğünde cenazede İsmail YK mı dinledin? Taş olmuşsun Barkın, Allah seni taş etmiş taş." Barkın'ın büyük bir kahkaha patlatmasıyla ben de güldüm, yine de söylediklerimde haklıydım. 

"Hadi yemek yiyelim, Allah bilir Rüzgar seni çağırdı diye heyecandan ağzına bir şeyler tıkmayı da unutmuşsundur."

"Mısır yemiştim en son." Barkın mutfağa giderken ben de peşinden gittim. Barkın yemek yapmış olamazdı. "Bugün şanslısın ki bir tencere dolusu çorbam var." Çorbayı tabaklara koyup masaya yerleştirdi, hiç ama hiç aç değildim ki! Aç olsam tek yapacağım şey Barkın'ın dolabındaki çikolataların yarısını yiyip yarısını çantama doldurmak olurdu.

"O çorbayı bitireceksin. Ananemin özel tarifidir. Her derde deva, bak derdin felan kalmayacak." Masaya otururken yüzümü buruşturdum. Yine de ne olur ne olmaz diye kaşıkla azıcık alıp ağzıma götürdüm, ve ağzımdan fışkırması da bir oldu.

"Bu ne Barkın bu ne? Zehir mi koydun içine, naptın bu çorbaya Barkın?" deyip yüzümü buruşturarak Barkına aval aval baktım.

"Valla o dediğin şeyi çok aradım ama bulamadım Miraycığım." Gülerek o da yanıma oturdu. "O kadar mı kötü?" Gıcık işte, Barkın beni gıcık etmeye bayılıyordu ve başarıyordu da. 

"Kötü ne kelime Barkın. Bunu yiyen ben değil de başkası olsaydı 112'yi aramıştı. Ama merak etme sen, senin elinden ilk defa bir şey yemiyorum. Vücudum direnç göstermeye başlamış artık."

İkimiz de güldük, Barkın çok kötü bir ahçı ve beni sinirlendirmek için türlü şeyler yapsa da, beni gülümsetmeyi başaran tek kişiydi. "Barkın artık eve gitsem iyi olacak, sonra yine görüşürüz." Gülümseyerek ayağa kalkıp ona sarıldım. "Teşekkür ederim Barkın Samyeli.

***

Barkın'ın evinden çıkalı beş dakika olmuştu ve  beş dakikadır aralıksız yürüyordum. Kulağımdaki kulaklıktan dinlediğim müzik kesilip, yerini zil sesini alınca birinin aradığını anladım. Kimdi müzik zevkimi yarıda kesen? Ekrana bakıp telefonu açtım.

"Efendim Burcu?" Burcu sevinçle cırladı. "Müsaitsen sana geliyorum, acil bir durum!" Ah, peki tamam. Ne olduğunu az çok tahmin edebiliyordum ama hiç halim yoktu, yine de kabul etmek zorunda kaldım.

"Zaten eve girmek üzereyim ben de, bekliyorum." telefonu kapayıp eve girdim ve her zamanki pijamalarımı giyinip Burcu'yu beklemeye başladım. Yaklaşık yirmi dakika sonra zil çaldı ve bıkkınlıkla yavaş yavaş yürüyerek kapıya doğru ilerledim. Israrla üst üste zile basan Burcu'ya "Patlama geldim." diye seslendikten hemen sonra kapıyı açtım. Daha ben kapıyı kapatamadan boynuma atlayan Burcu konuşmaya başladı.

Çocukluk HislerimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin