Bölüm: 20
Barkın'ın Ağzından.
Sabahları kalkmakta fazlasıyla zorlandığım için, bazen beni Miray arayıp uyandırırdı ve hemen kendime gelirdim. Onun sesi beni hemen kendime getirirdi. Bu sabah yine, onun sesiyle uyandım ve telefonu kapattıktan sonra aceleyle giyindim. Mutfakta ağzıma bir şeyler attıktan sonra evden çıktım ve Miray'ın evine hızla yürümeye başladım.Evinin önünde beni beklediği için, hemen kolumu omzuna attım ve okula doğru yürümeye başladık. Miray söylenerek, "Ya bu pazartesileri niye var? Evlat olsa sevilmez. Uykum var ya ölüyorum Barkın yardım et." Gülerek yanağını okşadım. "Her pazartesi aynı şey."
Miray'ın pazartesi sendromunu yol boyunca dinledikten sonra, sonunda okula ulaşmıştık. Miray'ı sınıfına bıraktıktan sonra, kantinden kendime bir soda alıp ben de sınıfıma doğru çıkmaya başladım. Merdivenin başında kızıl saçlı bir kız ve yanında bir çocuğu görünce dikkat kesildim. Burcu'ya benziyordu, ah bir dakika bu zaten Burcu'ydu! Duraklayıp onları izlemeye başladım. Napıyordu bu kız? Çocuğu yiyecek gibi bakıyordu. Yutkundum, tam bir şey söyleyecekken vazgeçip napacaklarını merak ederek izlemeye devam ettim.
Çocuk Burcu'nun dudağına yapışınca ağzım açıldı. Okulun içinde böyle bir şeyi hangi cesaretle yapıyorlardı? Burcu, hele Burcu sevgilisi varken!Sodayı sinirle dikip yukarı çıkmaya devam ettim. Beni görmemişti ama, az önce benim gördüklerimin etkisi üzerimden çıkmayacaktı. Sınıfa girip yerime oturduğumda hala şaşkındım. Rüzgar böyle bir şeyi hak etmiyordu, Miray gibi bir kız varken böyle bir kızı sevmesi aptallıktı, gerçekten aptallık.
Sınıfa girmemle kendimi sırama atıp etrafı izlemeye başladım. Burcu nasıl böyle bir şey yapabilirdi ki? Miray, Rüzgara delicesine değer verirken, Rüzgar Burcu ile beraberdi. Miray ne kadar unuttum desede, içinde az çok bir şey vardır Rüzgara karşı diye umuyordum. Bu olay Rüzgarın kulağına giderse eğer, Burcu ile ilişkileri biterdi. Emindim.
Miray'ın Ağızından
''Sen ne dedin!'' diye bağırıp Barkını kollarından sarstım. Barkın, Burcu ile başka bir çocuğu öpüşürken gördüğü söylüyordu. Ve bu, bu saçmaydı! İmkansızdı!
''Rüzgara anlatacağım.'' diyerek bir adım gerilemesiyle koluna yapıştım. ''Hayır.'' diyerek çıkıştım. ''Onlar mutlular, yapamazsın!'' diyerek kendime doğru çekmeye çalıştım. ''Saf olma Miray!'' diye bağırıp kolunu çekti hışımla. ''Burcu, Rüzgarı haketmiyor.'' demesiyle bir adım daha geriledi. ''Rüzgar benim kardeşim ve bunu haketmedi. Bilmesi gerek.'' deyip yürümeye başladı. Peşinde koşarak yanına ulaştım ve ''Barkın, lütfen. Burcu ile konuşacağım.'' diyerek ikna etmeye çalıştım.
Barkın okul merdivenlerini tek tek çıkarken, "Barkın bekle! Bu sana düşmez onlar kendi aralarında halleder. Bozma mutluluklarını." dediğimde, Barkın durup bana döndü ve bıkkınlıkla başını iki yana doğru salladı. "Bak Miray, asıl sen karışma." diyip, tekrar yukarı çıkmaya devam etti.
***
Dersimiz din kültürüydü, hoca sınıfa girer girmez "Selamünaleyküm" dedi ve biz de, "Aleyküm selam hocaam." diyerek karşılık verip yerimize oturduk. Hoca bir dua ile derse başladıktan sonra, "Sorularınız var mı?" diyince ilk olarak ben elimi kaldırdım. Söz hakkı bendeydi. "Hocam ya, Ben bir yerde yanlışlık mı yapıyorum acaba? Bakın geçen, kurban bayramında oruç tutmuşum. Kurbanlık olarak da tavuk kesmiştim, ama bence tadı çok güzeldi. İşte, bizim mahalledeki çocuklara da para verdim bakkala gitsinler diye. Zekat yerine geçiyor mu acaba? Sorularım bu kadar." diyip yerime oturdum. Bir yerde kesinlikle hata olmalıydı ki hayatım yolunda gitmiyordu. Hoca bir süre, sorularımı algılamaya çalışırmış gibi etrafına bakındı. Sonra bana dönüp, "Kızım bence sen hata yapmıyorsun. Hata seni yapmış." Sınıftan bir kahkaha kopunca somurttum. Demek ki hepsi yanlışmış!
''Sonuçta aynı şeyler!'' deyip yerime oturdum serte. İyilik iyiliktir!
Yanımda oturan Burcuya yandan bir bakış atıp, derin nefes aldım ve Burcuyu dürttüm. ''Burcu, Barkın bana birşey anlattı.'' diyerek konuya başladığımda tırnaklarıyla uğraşmaya devam ediyordu. ''Sen ve tanımadığımız bir çocuk.'' dememle Burcu hışımla bana döndü. ''Öpüşmüşsünüz.'' deyip yüzümü buruşturdum. Salaksın Burcu! Rüzgar gibi birine sahipken başkasını nasıl olurda öpebilirsin!
''Aman tanrım!'' demesiyle kafasını sıraya vurdu ve yakınmaya devam etti. ''Bunu neden yaptın?'' dememle başını kaldırıp bana dolmuş gözlere baktı. ''Lütfen,'' demesiyle gözünden bir yaş aktı. ''Yalvarırım Miray,'' dedi ve derin bir iç çekti. ''Rüzgara söyleme.'' demesiyle kollarına bedenime sarması bir oldu. ''Şş, ağlama.'' dememle yeniden iç çekti. ''Ben söylemeyeceğim merak etme.'' diyerek güven vermeye çalıştım. ''Ama,'' dememle onun gibi bir iç çektim. ''Barkın söylemek istedi.'' dememle yeniden hıçkırarak ağlamaya başladı. Bütün sınıf bize dönüne hocaya bakarak ''Hocam Burcu ağlıyor tuvalete gidebilirmiyiz?'' diyerek söylendim. İzin alınca sınıftan çıkarken bir kaç kızın ''Hocam Burcu ağlıyor, teselli edebilirmiyiz?'' soruları kulağımı doldurduğunda kıkırdamamak için kendimi zor tuttum.
***
Öğle tenefüsü zili çalınca her zamanki kantindeki masamıza Burcu ile oturup etrafı izlemeye başladık. Ortamda gergin bir hava vardı. Masaya yaklaşan Rüzgar ve Barkını görmemle, Burcuya fısıldayarak kendini toparlamasını istedim. O da hemen gözlerini silerek gülümsemeye çalıştı. Barkın yanıma oturmasıyla, Rüzgarda Burcu'yu öperek yerine oturdu. Masadaki sessizlik ne kadar beni gersede ortamı yumuşatmak isteyeren konuşmaya çalıştım. ''Ee ders nasıldı?'' dememle Rüzgar ve Barkının 'Sen ciddimisin?' bakışları beni buldu. ''Bizimki baya güzeldide.'' diyerek konuşmaya devam ettim. ''Dindi, anlarsınız ya, din.'' diyerek arkama yaslandım ve derin bir iç çektim.
''Burcu,'' dedi Barkın ima dolu sesiyle. ''E-efendim?'' diyerek kekelemeye başladı Burcu. ''Seni bu sabah gördüm.'' demesiyle Barkının ayağına, masanın altından bir tekme savurdum. ''Şey, ben çok açım, Barkın hadi gidip birşeyler alalım." dememle Barkının koluna ahtopot gibi yapışıp masadan kaldırdım ve okul bahçesine doğru sürükledim.
''Ya senin derdin ne?!'' diye bağırıp Barkının yüzüne baktım. ''Miray, sen bazen cidden çok saf oluyorsun.'' demesiyle derin bir iç çektim. ''Sakın ama sakın, Rüzgara birşey söyleme.'' diye yalvarıp yavru köpek bakışları atmaya başladım. ''İstediğin kadar zorla, ama söyleyeceğim. Rüzgar bunu haketmiyor.'' demesiye yüzümü somurtarak Barkına döndüm. "Senin olmadığın bir zamanı bulur, ona söylerim." diyerek umursamazca gözlerini devirdi. "Ee ne yiyorsun?" Ben de gözlerimi devirdim, Barkın'la cidden tartışmak hiç ama hiç istemiyordum. Kendime bir tost alıp masaya döndüm. Hala gergindim. Rüzgar ve Burcu ise bir şeyler konuşuyorlardı. Burcu da hala stresli görünüyordu.
"Burcu'ya bir şey mi oldu?" Rüzgar bana bakarak sordu. "Hayır, ne olabilir ki?" diyip kolumu Burcu'nun omzuna dayadım ve gülümsemeye çalıştım. Barkın elindeki köfte ekmekle gelip masaya oturdu. Bana bakmıyor ve oldukça sinirli görünüyordu.
"Bugün herkesin nesi var Allah aşkına?" Rüzgar'a acıyordum, gerçekten. Barkın'ı kolundan tutup sürüklemeye çalıştım. "Barkın hadi gidelim sana bir şey göstermem lazım. Senin evine gidelim hadi ya hem pijamalarımı unutmuşum." Telaşla bunları söylediğimde Rüzgar ve Burcu tip tip bakmaya başladılar. Geçen gün Barkın'da kaldığımı anlamışlardı ve yanlış anlaşılma olmuştu.
"Şey Barkın pijamalarımı ödünç aldı çok beğenmiş ben de ona verdim ama şimdi geri alıcam." Barkın'ın kolunu tutuyordum, sonunda hareket etmişti. Rüzgar ve Burcu'ya el salladım ve hızla yürümeye başladık. "Miray her şeyi berbat ettin farkında mısın?" Dedi oflayarak. "Ve yanlış anladılar.." dedikten sonra, sinsice güldü. Omzumu silktim. "Şimdi benim eve mi gidiyoruz?" Cevap alamayınca sordu.
"Bilmem gidiyor muyuz?" Kolunu omzuma atıp son kez bana baktı ve harika bir şekilde gülümsedi. Gözleri parıldıyordu. Başımı omzuna koyup kokusunu içime çektim. "Gidiyoruz."
29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun. Ne Mutlu Türküm Diyene!
Oy ve yorumlarınızı esirgemeyin lütfen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocukluk Hislerim
HumorDört yakın çocukluk arkadaşı. Gizlenen aşklar. Karşılıksız sevgiler. Oyunlar, kötülükler. Eğlenceler, en mutlu anlar. Yaşamak ve ölüm arasındaki o ince çizgiler. Bu dört yakın arkadaş, gençliklerinin en güzel zamanlarında bütün bu duyguları tattılar...