Bölüm: 4
Kamp yaparken erken kalkılır sözünü benimseyen Barkın, bir izci edasıyla kulağımda gürlemeye başladı. Gözlerimi sinirle açıp ona baktım. "Ne bağırıyorsun hayvan, ayrıca bu koku ne? "Barkın sen çoraplarla mı uyudun?!"
"İzci erken kalkar kızım ayrıca evet. Hem sen bütün gece uyuyabildim mi diye sorsana, horlaman adeta bir kaplan gürlemesi."
"Nerden izci oluyorsun lan sen? Ayrıca ben horlamam." yattığım yerden ayağa kalktığımda Barkın'ın bir kahkaha patlatması bir oldu. "Bu halin ne kızım." kendime dönüp bir baktığımda uzaylı gibi olduğumu fark ettim. Elektrik çarpmış gibi saçlar, yukarı kıvrılmış tişört ve lastiği çıkmış pijama. "Sabahları böyle oluyorum bilmiyor musun?"
"Doğru tabii, gece rahat uyudun mu? Uyumuşsundur tabii. O kadar derin uyudun ki her yerimi tekmelediğini fark etmedin bile" Ne? Ben asla kimseyi tekmelemezdim. Ölü gibi uyurdum geceleri. "Hiç de bile." Barkın ağzını açacakken dışarıdan Rüzgar ve Burcu'nun sesini duyduk, sesleri öyle cıvıl cıvıl geliyordu ki. Çadırımıza girdiklerinde giyinmiş olduklarını fark ettim. Burcu hasırdan bir şapka takıyordu, sanki sahile gelmiştik. Üstelik hava güneşli bile değildi ki.
"Ohoo, siz yeni mi kalktınız. Giyinin, kahvaltı edip yürüyüşe gidicez daha." Rüzgar'ın sesi içime esiyormuş gibi hissettim, midemde kıpraşan kelebekleri umursamadan "Hadi çıkın da giyineyim." Hepsi birden dışarı çıkınca gözlerimi yumdum. Onları görmezden gel Miray, görmezden gel.
Üzerime rahat bir şeyler geçirdikten sonra dışarı çıktım, Barkın diğer çadırda giyinmiş olmalıydı. Hepsi beni bekliyordu. Ben geldikten sonra biraz yürüdük, Barkın kolunu omzuma atmıştı. Biraz ilerde ahşap çatılı, masası olan bir yer bulup oturduk. Burcu'nun elinde piknik sepeti vardı. İçinden bir kaç kahvaltılık malzeme çıkarıp masaya yerleştirdi. Ben herkesten önce yemeye başladım, elbette yine çok acıkmıştım. Hepsinin bana öküz gibi baktığını fark ettiğimde "Ne var?" dedim ağzımdaki lokmayı yutmaya çalışarak. "Boğulacaksın." Barkın alay ederken omzuna bir tane geçirince sustu. Hepimiz sessizce yemeğimize odaklanmıştık, bir süre sonra sessizliği bozan kişi Rüzgar oldu. "Öğleden sonra eve dönüyoruz, daha hiç bir şey yapamadık bile. Kahvaltıdan sonra bir şeyler yapalım."
Çatalımdaki zeytini ağzıma atarken, "Ne gibi?" diye sordum. Burcu cıvıl cıvıl sesiyle lafa karıştı. "Saklambaç oynayalım? Çocukluğumuzdaki gibi." Gözlerimi devirdim. "Oldu Burcu'cuğum, sonra da sandalye kapmaca oynarız tam olur." Barkın'ın kahkaha atmasıyla Burcu hariç hepimiz güldük. Barkın'ın lafıyla şaşkına döndüm. "Bence de saklambaç oynayabiliriz neden olmasın?" Burcu sevinçle elini çırparken "Evet, yürü be Barkın" diyerek ona destek çıktı. "Çocuk gibisiniz ya." Rüzgar'la aynı anda kurduğumuz cümle, beni gülümsetmişti. Onu da.
***
"İlk kim ebe" Barkın sorarken sözlerine devam etti. "Sayışalım ben sayarım." Güldüm. Barkın tekerlemeyi söylerken elini hepimizin üzerinde gezdirmeye başladı. Rüzgar çıktığında bıkkınlıkla oflayıp sayacağı ağaca doğru geçti. Gerçekten, bazen çocuk gibi olabiliyorduk hepimiz.
Barkın beni bir çam ağacının arkasına çekerken, Rüzgar 10'a kadar sayma işini tamamlamak üzereydi. Barkın kolumu acıtmıştı, laf edicekken eliyle ağzımı kapayıp beni göğsüne çekti. Ağaçların arasından Rüzgar'ın sırtını görebiliyordum, onu izlerken Burcunun biraz ilerimizdeki ağacın üstüne çıktığını fark ettim. Maymun mu sanıyor kendini bu lan? Ağaca çıkmak nedir? Kendi kendine sırıtan Burcu'dan gözlerimi alıp Barkın'a çevirdim. Rüzgar sayma işlemini tamamlamış etrafta gezinmeye başlamıştı. "Bulacağım sizii!" Kötü adamlara benzettiği sesiyle konuştu. Gülmeden duramadım, Barkın hala ağzımı tutuyordu. İyi ki de tutuyordu. Rüzgar gözlerini dikkatle bizim bulunduğumuz ağaca diktiğinde endişelendim, Barkın'ın elini ittiğimde bakıştık ve Rüzgar'ın sesini duyduk. "Lan Miray buldum seni." Hızla bulunduğum yerden Rüzgar'ın 10 a kadar saydığı ağaca doğru koşmaya başladım, hemen arkamda Rüzgar vardı, aynı anda ağaca elmizi vurup, "Ebe!" diye bağırdık, ellerimiz üst üsteydi. Kalbim deli gibi çarpıyordu. "Ee kim kazandı şimdi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocukluk Hislerim
HumorDört yakın çocukluk arkadaşı. Gizlenen aşklar. Karşılıksız sevgiler. Oyunlar, kötülükler. Eğlenceler, en mutlu anlar. Yaşamak ve ölüm arasındaki o ince çizgiler. Bu dört yakın arkadaş, gençliklerinin en güzel zamanlarında bütün bu duyguları tattılar...