Bölüm 29:
Multimedia: Burcu
Telefon yüzüme kapandıktan sonra bir kaç saniye daha olanları idrak etmeye çalıştıktan sonra, spor salonuna koşmaya başladım. Spor salonu okul bahçesinin en ucunda ayrı bir binadaydı. Hızla koşarken, soğuk hava yüzüme çarpıyordu. Dudaklarımın morardığını şimdiden hissediyordum. Rüzgar'ı ilk kez bu kadar sert görmüştüm, sesi öyle sinirli gelmişti ki. Bir an önce yanına gitmem gerekiyordu, bundan korksam da.
Spor salonunun kapısından içeri girdiğimde orta sahada, basket atan bir Rüzgar ile karşılaştım. İyi de o hiç basketbol oynamaktan hoşlanmazdı ki, onun ilgi alanı futboldu. Yanına yaklaşırken yutkundum. Beni fark edince gözlerini gözlerime sabitledi.
"Rüzgar, iyi misin?" Elinde basketbol topunu öyle sert sektiriyordu ki, bir an onu alıp kafama atacak sanmıştım.
"Miray, bana bu saçma soruyu sormaktan ne zaman vazgeçeceksin sen?" Dudağımı ısırıyordum. "Peki, o halde.." Bir anda sözümü keserek, heyecanla konuşmaya başladı. "Burcu ile ayrılıyorum. Son kararım bu ve barışmayı da düşünmüyorum." Topu yere bırakp bana yaklaşmaya başladı ve omuzlarımdan tuttu.
"Rüzgar sen gerizekalı mısın ya? Atarlı ergenlere döndün farkında mısın? Ne demek ayrılacağım? Ne demek son kararım? Dinle bir Burcu'yu, olgun insanlar gibi konuşun. İkiniz de tam bir.." Rüzgar beni omuzlarımdan sarsmaya başladı. "Bugün çok konuşmana izin vermiyorum, bugün, ben konuşacağım." Başımı olumlu anlamda salladım. "Tribünlere çıkıp oturalım o halde."
***
"Geliyorum Barkın bekle iki dakika donmazsın ya, dayanıklısın sen taş gibisin maşallah" Diyip telefonu yüzüne kapadım. Son ders bitmişti ve Barkın beni beklediğini söyleyerek aramıştı. Oysa ben hala Rüzgar ile beraber oturuyordum.
"Sen bilirsin Rüzgar, son kararın buysa. Ve sana tek bir sorum olacak.." Sözümü bitirip ayağa kalktım. "Hayatında başka biri olduğu için mi kesin bu kararın?"
Rüzgar biraz tereddüt ederek ensesini kaşıdı. "Sanırım.. öyle Miray" Utançla dudağını ısırdı. Ellerimi boynuna dolayıp ona sarıldım. "Hep yanındayım Rüzgar." Spor salonunun kapı açılma sesini duyduğumda derhal geri çekildim. Arkamı döner dönmez, Barkın'ın durmuş bizi izlediğini fark ettim. Hemen merdivenlerden aşağı inip yanına yaklaştım. "Aa Barkın üşüdün mü çok? Ben de tam şimdi geliyordum." Diyerek çocuklar gibi eline yapıştım. Onun gözü Rüzgar'daydı.
"Ne yapıyorsunuz siz burada?" Yutkundum. "Biraz konuştuk da, evde anlatırım." Barkın gözlerini devirip beni dışarı çekiştirmeye başladı. "Rüzgar ile aranız artık düzgün değil mi?" Barkın güldü. "Geçenki maçı kaybedince biraz alındı ama olsun, iyiyiz iyi."
"O halde neden beni sinirlenerek dışarı çıkardın?" Dudağımı ısırdım. "Çünkü onunla bu kadar yakın olmandan rahatsızım." Kaşlarımı çattım. "Ama her şey geride kaldı Barkın, onunla ilgili her şey."
"Ya tabii, çok geride kalmıştır. Ona içtenlikle sarıldığında da belliydi geride kaldığı." Yürümeyi kesip durdum ve tam Barkın'ın karşısına geçtim. "Sen, neyi ima ettin şimdi? Hala ona bir şeyler hissettiğimi mi?" Barkın kollarını göğsünde kavuşturup cevap vermedi. "Barkın, sence öyle bir şey olsa, Rüzgar'ı sevdiğim halde seninle çıkar mıydım? O kadar aşağılık mıyım yani?" Sesim git gide yükselirken, bizi izleyen gözleri, dağılan ve bir bir evine giden öğrencileri umursamadım.
"Barkın cevap ver! Neden onunla konuşmamdan bu kadar rahatsızsın!" Gözlerim doluyordu, hem soğuktan, hem şaşkınlıktan, hem çaresizlikten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocukluk Hislerim
HumorDört yakın çocukluk arkadaşı. Gizlenen aşklar. Karşılıksız sevgiler. Oyunlar, kötülükler. Eğlenceler, en mutlu anlar. Yaşamak ve ölüm arasındaki o ince çizgiler. Bu dört yakın arkadaş, gençliklerinin en güzel zamanlarında bütün bu duyguları tattılar...