Bölüm: 19
Multimedia: Burcu
Elimdeki telefonla yatakta oturuyor ve stresli bir şekilde bakışlarımı halıda gezdiriyordum. "Barkın bunu yapmamı benden nasıl istersin?" İçimde bir yer acıyordu. Barkın'ın canımı yakmaya çalıştığını düşünmeye başlamıştım.
"Susarak bir yere varamazsın. Söyle gitsin işte, hem senin olduğunu nereden anlayacak ki? Prova olur." dedi göz kırparak. Gıcıklığından mı yapıyordu? Kalbim sinirle çarpmaya devam ederken, bir an kendimi kontrol edemeyip hışımla ayağa kalktım ve telefonu duvara fırlattım. "Barkın ne kadar kötü olduğumun farkında değil misin? Onu unutuyorum ben anladın mı! Neden üstüne üstüne gidiyorsun? Unuttum Rüzgarı. Duymak istediğin buysa, unuttum. Sen de unut bu meseleyi." Diye bağırdım. Yatağa tekrar oturup Barkın'a baktım. Gözlerinde şaşkınlık ve endişe vardı.
"Tamam, sakin ol. Özür dilerim. Tamam mı?" dedi gözlerimin içine bakarak. Elimi tuttu. "Üzgünüm. Bu konuyu kapatacağım ve sana yardım edeceğim. Ama unuttuğuna emin misin?" Elimi çekerek ben de gözlerine odaklandım.
"Evet Barkın. Rüzgar Sayar, artık benim için kardeşten başka bir şey değil."
***
Tavanla bakışıyordum, odada aşırı bir sessizlik vardı. Yalnızca Barkın'ın nefes alış-verişlerini duyabiliyordum. Barkın yanımda yatmış, uyuyakalana kadar benimle konuşmuştu. Kendimi çok rahat hissediyordum. Beni kırdığı zaman, ve bunu fark ettiğinde gönlümü almak için elinden gelen her şeyi yapardı. Ve Barkın'ın en sevdiğim huylarından biri buydu. Kimseye kıyamaması. En çok da bana. Ona dönüp başımı kaslı göğsüne yasladım, kokusunu içime çektim ve kendimi uykuya teslim ettim.
"Uykucu maymun uykucu maymun hala uyanmadın mı uyan lan." Nefes almadan bağırıp çağıran Barkın aynı zamanda yatakta zıplıyordu. Çığlık atarak uykudan uyandım, bu beni çok sinirlendirirdi. Bu yüzden ayağa kalktığım gibi onu yataktan indirdim. Bu gücü nereden bulmuştum bilmiyorum. Kaslı göğsüne yumruklarımı geçirirken o yalnızca gülüyordu. Aman ne güçlüyüm!
"Hadi bana kahvaltı hazırla." dedi pişkin pişkin mutfağa ilerlerken. Peşinden giderek mutfağa girdim ve tezgaha yaslanıp kollarımı göğsümde birleştirdim. "Yok ya. Sen hazırla, misafir olan benim." Bana bakıp burnumu sıktı, bu benim en sevmediğim şeydi. Bu yüzden yaptığını çok iyi biliyordum. Buzdolabından kahvaltılık malzemeleri çıkarmaya başladı, ben de bir kaç yumurta ve tava çıkardım. "Omlet ister misiniz bay bezelye kafalı?" dedim ocağı yakarken. "İsterim." Güldüm. Zaten istemese de yapacaktım, sonuçta Barkın'ın evinde kalıyordum. Yiyeceklerini yağmalamak benim işimdi. Kahvaltı bitsin, sıra Barkın'ın çikolatalarında!
Omlet olduğunda masaya koyup Barkın'ın karşısına geçtim ve bir şeyler yemeye başladım. Bir süre sessizce durduktan sonra Barkın bana bakıp konuştu. "Dünki söylediklerin, doğru mu?" Biraz endişeliydi, emin olmak ister gibiydi. Şöyle bir düşündüm, sanırım Rüzgar'dan bahsediyordu.
"Evet Barkın. Kesinlikle öyle. O iş bitti, o defter kapandı." dedim gülümseyip. Barkın'ın da yüzünde güller açmaya başlayınca istemsizce sırıtmaya devam ettim. "Noluyor sana?" diye sordum.
"Hiç, hiç bir şey." Dedi hala gülerek. Yeşil zeytinime çatalımı batırıp "Rüzgar'ın yerini.. artık başkası dolduruyor." dedim. Barkın ağzına attığı peynirle bana bakakalınca, ben de şaşkındım. Gerçekten o kişi dolduruyordu, bunu kabullenmiştim.
***
"Güzel vakit geçirdim Barkın. Teşekkürler." dedim ceketimi giyip. Barkın'ın boynuna sarılıp kokusunu içime çektim, o da bana sımsıkı sarılıyordu. Annem çağırmıştı artık, ve eve gidip ders çalışmam gerekiyordu. Sınav haftasının yaklaştığını hatırladıkça karnıma ağrılar giriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocukluk Hislerim
HumorDört yakın çocukluk arkadaşı. Gizlenen aşklar. Karşılıksız sevgiler. Oyunlar, kötülükler. Eğlenceler, en mutlu anlar. Yaşamak ve ölüm arasındaki o ince çizgiler. Bu dört yakın arkadaş, gençliklerinin en güzel zamanlarında bütün bu duyguları tattılar...