BÖLÜM 4* ANAHTAR
22.05.21 (birkaç dakika ile kaçırdım ama olsun...)
Can Kazaz – Bunca Yıl
iyi okumalar! 👻👻😉
***
"Ben artık cidden anladım," diye konuştu Sıla. Elindeki oklava ile yerde yufka açıyordu. Yüzü gözü un olmuştu. Üzerinde çamaşır su lekesi olan bir pijama altı ve beyaz Barbie desenli bir tişört vardı. "Güne gelecek kadınlardan birinin camları kontrol etmekle mükellef olduğuna emin oldum."
Bugün boş günümdü, eve üç gündür görüşmediğimiz için İpek'i ve Sıla'yı davet etmiştim ama Sıla bizi yakaladığı gibi kendi evlerine sokmuştu. O kadar bitkin duruyordu ki kıyamamış yardım etmek için kalmıştık. Yarın annesinin günü vardı ve Sıla'nın yarına kısa sınavı vardı, dip bucak temizlikten başka on üç çeşit tarif hazırlamak gibi bir görevi vardı.
Ben önümdeki yaprağı masaya koyarken gülünce dönüp bana baktı. "Valla bak, ciddiyim. Gelmeden önce aralarında seçiyorlar bu kişiyi, en olmadık yerleri kontrol etmesi için. Sonra gün sonu raporu hazırlayarak puanlama yapıyorlar." Sıla'nın hayal gücü hala on yaşında kalmıştı.
"Tabii kızım ne sandın? Televizyon programları birebir gerçek hayattan esinlenilmiş, mesele seninkinden..." diyen İpek'in de ondan farkı olmadığını anlayabiliyordum. "Abartmayın," dedim araya girerek. "Temizlik yapmışken tam olsun."
"Yaa," dedi Sıla yüzünde sen öyle san ifadesi vardı. "Gel de onu benim belime anlat. Senin içinde bir anne saklı Rana, haberin olsun."
"Bak bunda haklı değilsin, daha çok babaanne var gibi," diye atıldı İpek. Mutfağın camını siliyordu. Üzerinde Sıla'nın kıyafetleri vardı ve içinde kaybolmuştu. Bana laf atmalarına aldırmadım çünkü ikisi de kafayı yemişti.
Sardığım sarmayı kenara koydum. "Az çok laf iş," diye mırıldandım. Biraz belim sızlamaya başlamıştı. Henüz daha işin başındaydık üstelik. Temizliği malum sebepten ötürü İpek yapıyordu ama hala çok iş vardı.
Sıla'nın annesi Ayla Abla, birkaç ay önce fıtık ameliyatı olmuş. Bu yüzden Sıla ona kıyamamış haliyle tüm işi kendi yapmak istemişti. "Yalnız, o Melike'yi anladım da Dilruba şerefsizi gelmedi yardıma. Pabucumun mühendisi... Göstereceğim ben ona, dost dedik bağrımıza bastık, çaktı kazığı." İpek kıkırdadı.
Camdan indi. "Sıra ona da gelir elbet, gün bu..." diye söylendi belini esnetirken. "Belim gitti, belim... Bir izin günüm vardı o da heba oldu."
"Kendi işinin patronu sen değil misin? İznini kendin belirle bir zahmet," diyen Sıla'nın sesi asabiydi.
İpek, "Çocuksun yavrum sen daha anlamazsın iş kadının halinden," diyerek kafasını okşadı. "Benim işim bitti galiba," diye ekledi yanımdaki sandalyeye otururken. Çiğ sarmalardan birini alarak ağzına attı. Yüzümü buruşturdum. "Yeme öyle, miden kurtlanır," dedim.
"Bak," dedi İpek başını Sıla'ya çevirerek. "Haklıymışsın içinde bir anne yatıyor bunun." Göz devirdim. O sırada içeride oturan Ayla Abla ve Nurhayat Teyze mutfağa girdiler. "Sıla, kızım sana hiçbir şey öğretememişim," diye kızdı Ayla Abla. "İnsan bir çay ikram eder kızlara. İş yaptırdığın yetmiyor..."
"Yok, aşkım bu kız olmamış, geri iade et sen. Yarın bir gün bak, koca evinde ne yapar sonra," diye ortalığı karıştıran İpek'ti tabi ki.
"İpek Abla! Sen kendine bak önce," diyerek somurttu Sıla.
Ayla Abla, mutfak tezgâhına yaklaştı. Yukarıdan birkaç bardak çıkarıp çay doldurdu. O sırada Nurhayat Teyze karşımdaki sandalyeye oturdu. "Ne varmış İpek'in, gül gibi dükkanı var. Parası var, alır kocayı koyar evine, sen kendine bak," diyen Ayla Abla ile İpek'in burnu havaya kalktı. Sıla'ya 'bak gördün mü' bakışı atıyordu, nispet yapar gibi. Sonra Nurhayat teyze başta olmak üzere hepimiz Adnan Okyar'ın kedicikleri gibi Maşallah zincirine katıldık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECEYİ KURTARMAK
ChickLitİlerleyen bölümlerde YETİŞKİN İÇERİKLİ SAHNELER olacaktır. *** Kurtuluş. Kurtuluş'tu bu. Bu gözleri, benimkilerin aynısı olan bu gözleri nerede görsem tanırdım. Ama öyle değişmişti ki, yüzündeki o haylaz pırıltılardan eser yoktu. Sanki dünyanın dön...