26.07.21
BÖLÜM 21* KELEBEKLER
Pinhani - Beni Sen İnandır
İYİ OKUMALAR! 👻
***
Elimdeki tokayla Kurtuluş'un evinden çıktığımda oldukça karışıktı aklım. Ne düşüneceğime öncelik vermem gerekiyormuş gibi başka bir savaşın içine girmiştim; bu tokanın kayboluşuna ağladığım zamanı mı, Kurtuluş'un evindeki garip varlığına mı yoksa sersemlikle anlattığı ilk aşk konuşmasına mı? Hangisine öncelik vermeliydim.
Düşünecek kadar kayda değer gelişmeler miydi bunlar?
Merdivenlerden inerken en sonunda onun hasta yüzü aklıma geldi. Önceliği, onun sağlığına vererek yanına birini göndermeye verdim. Binadan çıktığımda Bedirhan Abiyi mi yoksa annesini mi arasam kararsız kalmıştım.
Nurhayat teyzeyi arasam olur olmadık şeyler düşünebilirdi. Bedirhan abi ile de muhatap olasım yoktu. Sıla'yı da seçeneklerden elediğimde kafenin kapısına sigara yakmak için çıkan Çağatay abiyi gördüm.
İçimdeki iyi niyetli insana lanet ederek ona doğru yürüdüm. O beni fark etmeyince seslendim. "Çağatay Abi..." Hala abi diyorum ama alışkanlıktan. Çağatay diye seslenince ayrı bir muhabbete sebep olabilirdim.
Gözleri anında bana çevrilirken onunla konuşmama şaşırmış gibi bir hali vardı. Haksız sayılmazdı aslında. Onunla konuşacak bir şeyim yoktu. Bana kalsa yüzüne bakmam ama... İnsanlık görevimi yerine getiriyorum. Kurtuluş'un yerindeki Nilay olsaydı oturur izlerdim gebermesini. Vicdanımı elleriyle sallayıp göğe fırlatmıştı. Yılan.
"Rana?" Gözleri üzerimde dolandı. "Bir sorun mu var?" Yüzümdeki ifadeden ne sonuç çıkardı bilmiyorum ama gerilmişti. Hesap soracağımı mı düşünüyordu? O kadar önemsemiyorum sizi diye bağırasım vardı. Beni bu kafeden kovduğunu unutur muyum hiç?
Gözlerimi çenesine diktim. "Beni restorandan Kurtuluş'a bilgisayarı getirmem için göndermişlerdi ama Kurtuluş hasta sanırım. Baya kötü görünüyordu. Gidip bakar mısın diyecektim," diye tane tane anlattım.
Kurtuluş'a yardım ettiğimden söz etmedim. Umarım nane-limon kaynatanın Kurtuluş olduğunu düşünürlerdi. Başka bir iftiraya daha tahammül edemezdim.
Sigarasını yeni yakmış olsa da masalardan birindeki küllükte söndürdü. "Olur, bakarım. Sağ ol haber verdiğin için," dedi samimi bir tavırla. Başımı salladım oldukça mesafeli bir tavırla. Sonra yanından geçerek yürümeye başladım. Herhalde ölmezdi Kurtuluş. En azından ben yapacağımı yaptım.
Restorana döndüğüm gibi işimin başına döndüm. Nefes alamayacak kadar yoğunluk vardı. Onca düşüncenin içinde bir de bunu düşünüyordum. "Kara kara ne düşünüyorsun?" diye soran Alican'a ters ters baktım. Beni gönderdiği için ayrıca kızgındım.
"Hiç," dedim geçiştirerek.
"Hesabı yanlış kesiyorsun da ondan sordum."
"Ne?" Telaşla hesabı kontrol ederken çektiğim kağıdı elimde buruşturdum. Alican halime alayla güldü. "Gülme," dedim terslenerek. Hesabı yeniden kestiğimde hesap kitabının arasına koyup eline tutuşturdum. Acaba Kurtuluş nasıl olmuştu?
Bana ne.
Molaya çıktığımda annem aradı. Derin bir nefes alıp açtım. "Efendim anne?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECEYİ KURTARMAK
ChickLitİlerleyen bölümlerde YETİŞKİN İÇERİKLİ SAHNELER olacaktır. *** Kurtuluş. Kurtuluş'tu bu. Bu gözleri, benimkilerin aynısı olan bu gözleri nerede görsem tanırdım. Ama öyle değişmişti ki, yüzündeki o haylaz pırıltılardan eser yoktu. Sanki dünyanın dön...