06.07.21
BÖLÜM 18* GURUR
Sezen Aksu – Kaçın Kurası
İYİ OKUMALAR! 👻
***
Karşımda bana içinde pişmanlık tohumlarının yeşerdiği gözlerle bakan Kurtuluş ile bir an için afalladım. Neden böyle baktığını düşünecek kadar düşünemiyordum bile, neden burada böyle toplanmış olduğumuzu anlayamadığım gibi.
Herkes pürdikkat bana bakarken onların bakışlarına karşılık veriyordum ifadesizce. İpek sabırsız bir şekilde ayağıyla yerde ritim tutturuyordu. Ona dönüp baktığımda gözlerini bana çevirdi birkaç saniyeliğine. Neler olduğunu anlamaya çalışıyordum fakat İpek'in yüzündeki kızgınlığı görünce nedense konuşmak istemedim.
İpek sabırsız bir sesle "Konuşacak mısınız artık?" diye sordu. Bedirhan abi, oturduğu sandalyeden gözleri İpek'e yöneldi. Çok garip bir bakıştı bu, içinde tüm duygulardan var gibiydi.
Ne konuşacaklardı? Yoksa... Doğru anlayıp anlamadığımdan emin olmak için çattığım yaşlarımla karşımdakilere baktım. "İpek?" diye seslendim ona bakmadan. "Beni buraya neden getirdin?" Mantıklı bir şey söylemezse onunla da bozuşacaktım. Aramızı düzeltmeye çalışmıyordur umarım.
"Bazı yanlış anlaşılmaları düzeltmek için geldik fakat görüyorum ki kimsenin konuşmaya ne cesareti ne de yüzü var." O da bana bakmadan konuşuyordu. Kıstığı gözlerle sessizce ağlayan Kübra'ya bakıyordu. Konunun üzerime atılan iftira olduğunu anladım o an.
Yüzlerindeki ifadelere bakınca bile gerçeğin ortaya çıktığını anlamak mümkündü aslında. İçimde bir yerlerde uğradığım haksızlığa karşı büyüyen kırgınlık peyda oldu. Ben, bir kez olsun dinlemeyen ve bana inanamayan insanlara sadece bakıyordum. Bakılacak yüzleri yoktu bana göre.
"Konuşulacak bir şey yok," dedim kesin bir sesle. Konuşunca ne olacaktı ki? Onlarla eskisi gibi dost mu olacaktım? Hepsine ayrı ayrı, kızgındım. "Kovulduğum bir yerde de bulunmak istemiyorum," dediğimde Çağatay abinin yüzü bambaşka bir hal aldı. Aynı ifadeyi benim yüzümde de görmüşlerdi daha önce lakin kimse aldırmamıştı.
"Bu akşam burada kovulacak tek bir kişi var zaten," dedi İpek konuya giriş yaparak. "Rana'ya gerçekleri kim anlatacak?" Kimin yaptığını umursamadığımı o an fark ettim.
Kim yapmıştı bunu bana?
Neden yapmıştı?
Kübra'nın hıçkırığını duyunca ona anlamsızca bakmaya başladım. O olamadı değil mi? Daha bir çocuk... "Bence oturup sakince konuşalım," diye araya girdi Melike. Yüzünde gergin bir gülümseme vardı.
"Sizinle aynı masaya oturmam," dedim aynı sertlikle. Havaya kaldırdığı elleri ve yüzündeki gülümseme ile donakaldı.
"Rana," diye bana seslenen Çağatay abiye baktım bu defa. Ne diyecekti? "En azından dinlemelisin."
"Kimseyi dinlemek istemiyorum," diye konuştum buz gibi bir sesle. "Burada daha fazla kalacak değilim," derken arkamı dönmüş çıkıyordum ki İpek kolumdan tuttu. "Bırak İpek," dedim sertçe. Beni buraya getirdiği için kızgındım aslında. Her şeyi biliyorsa bana anlatması gerekiyordu hemen.
"Şimdi gitme, kendi kulaklarınla duy her şeyi." Sesi yumuşaktı ve yalvaran gözlerle bakıyordu.
Gerçeği ortaya çıkaranın o olduğuna dair bir his doğdu içime. İpek'e haksızlık etmek de istemiyordum. Gözlerimi kapatıp düşünüyordum. Sıla diğer yanımda endişeli gözlerle bana bakıyordu. Odak noktası olduğum için ayrıca kızıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECEYİ KURTARMAK
Chick-Litİlerleyen bölümlerde YETİŞKİN İÇERİKLİ SAHNELER olacaktır. *** Kurtuluş. Kurtuluş'tu bu. Bu gözleri, benimkilerin aynısı olan bu gözleri nerede görsem tanırdım. Ama öyle değişmişti ki, yüzündeki o haylaz pırıltılardan eser yoktu. Sanki dünyanın dön...