10.08.21
BÖLÜM 23* İTİRAF
Yüzyüzeyken Konuşuruz - Belki Sen Varsın Diye
Uzun bir bölüm daha... eheheheh 😈 İYİ OKUMALAR! 👻
***Kurtuluş etrafımdayken yüreğim çırpınıp duruyor arsızca. Neye isyan ediyor veya neye ulaşmaya çalışıyor anlamıyorum. Anlam veremediğim her şey de bir düğüme dönüşüp zihnimi birbirine katıyor. Böyle olduğunda düşünmek eziyetten farksız sanki.
Derin bir nefes aldım. Kurtuluş'un güzel, erkeksi kokusu genzime dolduğunda çoktan nefes aldığıma pişman olmuştum. Gözlerine bakamıyordum. Eğer bakarsam hiç olmaması gereken bir şey olacak gibiydi. Kemikli ve sakallı çenesiyle birlikte alt dudağı görüşümdeydi.
Dudaklarımız arasında çok ama çok kısa bir mesafe kaldığında başını eğdi ve nefesini boynumda hissettim. Karnımda ki o garip his şiddetle ortaya çıktı. Tüylerim diken diken olmuştu.
Ciğerlerine derin bir nefes çektiğini hissettim. Ardından nefesini boynumda, o hassas noktayla buluştu. Huylanarak istemsizce başımı eğdim, şakağım ve sakallı yanağı birbirine temas etti. "Çekil," dedim şaşkınlıkla. "Ne yapıyorsun?" Az kalsın öpecekti beni. Şoktan sıyrılamadım başta. Bana dokunmuyordu ama dokunmuş gibi hissediyordum.
Derin bir nefes daha aldığında ellerimin tutunduğu kolları kasılmıştı. Ardından nefesini sertçe geri bıraktı. "Rana..." dedi boğuk bir sesle. Ardından çekilmesini tekrar etmeme gerek kalmadan geri çekildi. Başımı kaldırıp yüzüne baktım. Gözlerimiz anında buluştu. "Artık daha sakin gibisin," dedi normal bir şeyden bahsedermiş gibi.
Kaşlarımı çattım. "Değilim sakin falan, nasıl sakin olayım?" O Nilay'ı bulduğum yerde parçalayacağım! Oldukça ciddiydim. "Hem sana ne? Sana ne ilgilendirir?!"
Kurtuluş'ta kaşlarını çattı, benden tek farkı o, oldukça korkunç görünüyordu. "Beni öyle bir ilgilendiriyor ki..." dedi tok bir sesle. O böyle deyince yeniden sinirlendim. Ama söyleyeceklerimi yuttum. Neden umursuyordu ki? Doğru ya biricik yengesini koruyordu, diğerleri de bunu yapıyordu zaten.
"Koru!" dedim öfkeyle. "Korumaya devam et!" Akılsız!
"Rana!" diye tısladı öfkeyle. İçimde bir yerlerde bir kırgınlık hissettim. Üzülüyor muydum? Neden? Bana hala inanmıyor gibi hissediyordum. Neden inanmasını istiyorum ki zaten? Ona bir çok söylemek istiyordum ama diğer yandan istemiyordum. Birbirimize kızgınlıkla bakarken arkamdaki kapı yumruklandı. ve ben sırtımdaki titreşimle irkildim. Tanımadığım gür bir erkek sesi, "Kurtuluş," diye seslenendi. "Gitmemiz lazım."
Kurtuluş kısık bir küfür savurdu, bedeni benden uzaklaşır uzaklaşmaz beni kolumdan tutarak kapının arkasından yanına doğru çekti. Kapıyı sertçe açtığında karşımızda Göktürk denen adam vardı. Mavi gözleri kısaca bana değdi ama ardından anlamadığım bir şeyler anlatan bakışlarıyla Kurtuluş'a baktı. Kurtuluş'un da çenesi kaskatı kesilmişti. Başını salladı belli belirsiz, Göktürk de karşılık verince arkasını dönerek uzaklaştı.
Ne olmuştu az önce? Nereye gideceklerdi?
Ben daha bir şey diyemeden Kurtuluş bana döndü. "Eve git Rana, başını da belaya sokma," dedi düz bir sesle. Dudaklarım aralandı şaşkınlıkla. Ne? Gözlerimi yumdum. Tekrar araladığımda gözlerimi bana ifadesiz bir suratla bakıyordu. O an söyleyecek çok şeyim vardı ama yuttum hepsini.
Kendimi kimseye anlatmayacaktım. Ona içimdekileri saklayan öfkeli bir bakış atmakla yetindim ve titreyen ellerimi yumruk yaparak yanından bir hışımla geçerek çıktım soyunma odasından. Beni buraya getirmesine nasıl izin verdiysem zaten. Ben sahaya yeniden çıktığımda hemen hemen herkesin burada olduğunu gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECEYİ KURTARMAK
Literatura Femininaİlerleyen bölümlerde YETİŞKİN İÇERİKLİ SAHNELER olacaktır. *** Kurtuluş. Kurtuluş'tu bu. Bu gözleri, benimkilerin aynısı olan bu gözleri nerede görsem tanırdım. Ama öyle değişmişti ki, yüzündeki o haylaz pırıltılardan eser yoktu. Sanki dünyanın dön...