16.06.22
BÖLÜM 40* PAYİDAR
Burcu Güneş – Biz Aşkı Meleklerden Çaldık
Pihani – Sevmekten Usanmam
***
İyi okumalar... Çok uzun çok...
***
Bir başkasının yerine ne kadar mutlu olabilirsem o kadar mutluydum. Bu mutluluk, benimmiş gibi sahiplenmiştim üstelik.
Sevincimden kabaran yüreğim kaburgalarıma sığamıyor adeta taşıyordu. Kollarımı daha sıkı doladım boynuna. Ayaklarım yerden kesilmişti. "Biliyordum!" dedim bilmem kaçıncı kez. Biliyordum!
Bu öyle bir hevesle, umutla doğmuştu ki içime, duygularımı ilk defa kontrolsüz bırakmak istiyordum.
O kadar içten bir sevincim vardı ki, bunu dışa vurmak istiyordum delice. Bunu da Kurtuluş'un bedenine dokunarak hissettirmeye çalışıyordum.
Kurtuluş belimdeki kollarıyla beni daha sıkı kavradı ve ayaklarımı yerden tamamen kesti, bedenlerimiz birbirine yapışmıştı resmen, onun kalbinin atışları tam olarak benim sağ boşluğuma vuruyordu. O kadar hızlıydı ki kalp atışlarımız, saymaya kalksam nefesim yetmezdi.
Kalbinin melodisi ile dans edecek gibi bir coşkuyla dolmuştum.
Nemli dudaklarını sertçe boynuma bastırdığında, huylanarak kıkırdadım. Ama aynı öpücüğü onun hafif çıkmış sakallı yüzüne bastırmadan edemedim. "Ooo... Sonra öpüşüp koklaşırsınız," diye aramıza girdi İpek. "Herkes sizi bekliyor."
Yanaklarım utançtan ve heyecandan kızarmıştı fakat ondan ayrılmak istemiyordum. Kurtuluş'un boynunda sarılmış kollarımı istemeye istemeye çektim. O ise belimdeki tutuşunu gevşetmişti sadece. "Neyi bekliyorsunuz?" diye çıkıştı. "Ben kutlamamı yapıyorum zaten."
"Hayatımda bu kadar hanımcı başka birini daha görmedim," dedi Ecevit. Sesinde hayret vardı. "İnsanlara saygın olsun bari."
"Sana ne lan gevşek herif," dedi Kurtuluş ters ters. "Ama oğlum sen bile benim keyfimi bozamazsın şu an." Ela gözlerinde neşe parıltıları vardı.
Ecevit homurdandı. "Anladık onu."
Kurtuluş'un hemen yamacında duruyordum, belimdeki kolunu çekti ve çıplak kolumu okşayarak avuçlarımızı birleştirdi. Terleyen avucum onun sıcak avunun içinde daha da eriyor gibiydi. Kurtuluş onu tebrik etmek için bekleyenlere şöyle bir baktı.
Bedirhan abi ilk önce geldi, erkeksiz ve yumruk dolu bir sarılmadan sonra. "Geçmiş olsun," dedi sanki mahpushaneden henüz çıkmış gibi. "Yine sıyrıldın." Sesi şakacıydı.
"Eyvallah," dedi Kurtuluş hafifçe gülümseyerek. Bedirhan abi çekilir çekilmez Sıla resmen onun boynuna atladı ama Kurtuluş yerinden milim bile kıpırdamadı. Yıkılmaz bir duvar gibiydi. "Abim be! Hala tanıdığım en kral üniformalısın!"
Kurtuluş sert sert "Kıvırcık cadı! Başka biri olacak değildi ya," diye alay etti. Saçlarını karıştırdı.
Kurtuluş'u yanaklarından öpen Sıla'ya imrenerek baktım. O yanaklar benim... Kurtuluş Sıla'ya abi gibi güldü, ayrıldılar. Sonra Çağatay, Sıraç, Melike, Dilruba ve İpek'in tebriklerini aldı.
"Gıcıksın mıcıksın ama kıyak adamsın ha, hayırlı olsun," dedi kendisine sıra gelen İpek. "Ama bu kızcağız çatladı burada haberin olsun."
"İpek..." diye söylendim.
Kurtuluş İpek'in saçlarını karıştırdı. "Sağ olasın baldız."
"Bal olduğum doğru," dedi İpek Göktürk'e yan yan bakarak. Göktürk'ün mavi gözlerinin onun üzerinde olduğunu fark ettim. Aralarında kaçamak bakışmalar dönüyordu. En yakın zamanda yeni gelişmeleri öğrenmem lazımdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECEYİ KURTARMAK
Literatura Femininaİlerleyen bölümlerde YETİŞKİN İÇERİKLİ SAHNELER olacaktır. *** Kurtuluş. Kurtuluş'tu bu. Bu gözleri, benimkilerin aynısı olan bu gözleri nerede görsem tanırdım. Ama öyle değişmişti ki, yüzündeki o haylaz pırıltılardan eser yoktu. Sanki dünyanın dön...