~It's not hard to see ,The boy is mine~
beomgyu
"daha prensinizi koruyamıyorsunuz koca bir ülkeyi nasıl koruyacaksınız" dedi babam sinirli bir ses tonu ile
Ormanda savaş yüzünden hasar görmüş bitkileri canlandırırken kaçırılmamın üzerinden üç saat geçmiş bir anlaşma yaparak beni bırakmalarının üzerinden ise bir saat geçmiş babam ortak salonda beni korumakla yükümlü olan askerleri azarlıyordu hatırlamakla uğraşamayacağım birçok cümle kurduktan sonra askerlere salondan gitmelerini söyleyerek bana döndü.
"ne zaman büyümeyi düşünüyorsun beomgyu on dokuz yaşına girdin artık biraz büyü" dedi az önceki sinirinin aksine sakince. Babam annem öldüğünden beri bana karşı daha da koruyucu bir hal almıştı öyle ki dışarı çıkmam insanlarla iletişim kurmam bile yasaktı tek dostlarım bahçeye diktiğim çeşit çeşit çiçeklerimdi ama onlarda bir yere kadardı hep gerçek dostlarım olsun istedim bakıcım Suzy tarafından anlatılan hikayelerdeki gibi dostlarım olsun istedim suzy öğretti bana dostluğun ne demek olduğunu gerçi bildiğim her şeyi ondan öğrendim ya.
"merak etmeyin kralım ben konuşurum onunla"dedi suzy her zamanki gibi beni kurtararak
"umarım konuşman işe yarar"dedi babam ve eliyle gitmemizi söyledi. Suzy koluma girdi ve beraber salondan çıktık.
"ne zaman konuşacaksın bebeğim ne zaman babanın söylediklerine ben yerine sen cevap vereceksin"dedi suzy sitemle
Omuz silkmek ile yetindim geçen yıl on sekizime girdiğimde ormanda gezerken edindiğim bir arkadaşım vardı ona her şeyimi anlatırdım ve onun sırlarını tutardım ama o benim kadar sağdık değilmiş ona anlattığım her şeyi çevresindekilere anlatır prens acınacak durumda dermiş işte o gün bir pazarcı gelip olanları bize anlatığında konuşmayı bıraktım konuşmayı severdim elbette ama insanlarla değil hayvanlarla,çiçeklerle konuşmayı severim.
Biz koridorda durmuş konuşurken koridorun başından bu tarafa doğru gülüşerek gelen bir arkadaş grubu dikkatimi çekti benim yaşlarımda duruyordu hepsi o kadar samimi gülümsüyorlardı ki birbirlerine bende öyle gülümsemek istedim içlerinden mavi saçlı olan ile göz göze geldiğimizde kafamı yere çevirdim ne bakıyorsa prensim ben keserim kafanı. Onlar yanımızdan çekip gittiğinde suzy onları merak etmiş olmalı ki anlatmaya başladı
"kim krallığının göndermiş olduğu dört asker, soylu insanlar değiller her biri yirmi bir yaşında çocukluk arkadaşları güçsüz gibi duruyorlar fakat hepsinin özel güçleri var şu koyu mavi saçlı olan yeonjun onun özel gücü hızı şu dünyada görüp görebileceğin en hızlı insan sarı saçlı olan Huening Kai kısaca kai derler özel gücü demir demirin efendisi de denir siyah saçlı olan soobin suyun efendisi olarak da bilinir son yıllarda bilinen en iyi su taşıyıcısı şu göz göze geldiğin taehyun ateşin efendisi şimdilik tek ateş taşıyıcısı o bu yüzden çok değerli"
Güçleri çok güzel benimkinden kat kat güzel ama peki ya beni nasıl koruyacaklar onca asker fayda etmezken dört genç beni koruyabilir mi ?
"hadi odana çıkalım uyu biraz" dedi suzy omzumu sıvazlayarak
Suzy haklıydı yorgundum kemiklerime kadar her yerim sızlıyordu. Odama girip uyumak için hazırlanırken kapımın önündeki sesler ile odamdan çıktım korktuğum için üzerimi giymeyi dahi unutmuşum.
"ah beomgyu kusura bakma biraz fazla gürültücüyüz"dedi yeonjun gene aynı gülümsemesiyle ne ara bu kadar yakınlaştık bana prensim demesi gerekirdi adımla seslenmesi değil
"hey o bir prens senin gibi sıradan değil öylece adını kullanma"dedi soobin yeonjuna küçük bir yumruk atarak
"sizene be o biz arkadaşız kıskanmayın"dedi ve el sallayarak karşı odaya girdi bende bir cevap vermeden içeri girdim.
O benim arkadaşım mı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~TOGETHER~
Random"çiçekler kopartılırsa yaşayamaz fakat bu beş çiçek yaşamak için toprak ya da suya ihtiyaç duymuyor onların tek ihtiyacı bir olmak her biri tek başına sadece birer çiçek iken bir araya gelince bir ormana dönüşüyor onlar çeşitli güzelliklerin olduğu...