~Sonuna geldik~
beomgyu
Saatlerimiz yeonjundan bir haber gelsin diye beklerken geçip gitmiş ne yeonjundan ne de karanlık zindandan bir haber gelmemişti. Soobin bir köşe de karalar bağlarken diğer köşede babamın kim krallığına olayı bildirmek üzere seçtiği asker atını hazırlıyordu.
"ben demiştim demek istemem ama ben demiştim"dedi soobin kafasını elleri arasına alarak
"hadi ama soobin hemen karalara bağlama yeonjun akıllıdır"dedi taehyun
"hem bak sizin ülkenin kralı da devreye girdi iş birliği ile bulurlar onu merak etme"dedim
"umarım gözlerini kapatmamışlardır yeonjun sevmez karanlığı korkmaz ama sevmez işte bunalır"dedi öfkeyle
Onunla geçirdiğim kısa zaman diliminde hep soğukkanlı oluşu ile dikkatimi çeken soobin şimdi o kadar çaresizdi ki anlatamam. Diğerleri de en az onun kadar endişeliydi ama onun ki farklıydı işte farklı...
"sakin ol soobin öfkeyle bir yere varılmaz"dedi abim onun sırtını sıvazlarken
"o orada bir yerlerde bizi bekliyor ama sikeyim bizim ona hiçbir yardımımız olmuyor"dedi soobin
"üzülme soobin bulucaz onu"dedim gülümsemeye çalışarak
"buluruz değil mi"dedi umut dolu gözlerle
"elbette"dedim neşeyle
"hem söz biraz daha haber gelmezse biz çıkar ararız"dedi kai göğsünü kabartarak
"hemen gidelim olmaz mı ne olur"dedi çaresizce yalvararak
"olmaz"dedi babam kaşlarını çatarak
"bize karışma hakkınız olduğunu düşünmüyorum"dedi taehyun kafasını babama doğru kaldırarak
"elbette yok ama oğlumun sorumluluğu benim üzerimde"
"ben 19 yaşındayım baba kendi kararlarımı verebilirim"dedim atılarak
"hayır veremezsin"
"üzgünüm garbera bende izin vermiyorum"dedi abim saçlarımı okşayarak
"ben gitmem o halde bu kadar basit bırakalım arkadaşlarını bulsunlar"dedim
"onları göndermenin de doğru olduğunu düşünmüyorum düşmanımız düşündüğünüzden daha güçlü"dedi abim endişe ile
"sakince oturun yerinizde"dedi yoongi buz gibi sesi ile
"peki"dedi soobin
Başka çaresi yoktu ki zavallının ne diyebilirdi ona bildiği her şeyi öğreten,onu büyüten ustasına yüreği yangın yeri gibiydi ama saygısından söndürdü içerideki yangını. Taehyun geldi yanıma elini omzuma attı
"sevgine ihtiyacım var beom"dedi fısıldayarak. Kollarım arasına alarak sarmaladım,tek eli sırtımı sıktı diğer eli ise saçlarımı okşadı.
"iyi misin taehyun"
"beş saniye öncesine kadar çok kötüydüm"
"peki ya şu an"
"huzur doldu içim"
"huzur bulman için hep üç adım uzağında olacağım"
"onun yerine yanı başımda da olabilirsin"
"bunalırsın"
"sen bu kadar güzel kokarken nasıl bunalır insan" dedi ve derin bir nefes alarak geri çekildi
"o halde hep yanı başında olacağım"
"umarım" dedi gülümseyerek ama bu gülümseme hiç hayra alamet değildi
Bir süre sonra herkes odalarına dağıldı bende kendi küçük kaleme girdim soobin için biraz pasta alarak onların odasına çıktım. Kapıyı defalarca kez çalmama rağmen hiçbir ses gelmeyince içeri girdim fakat odada değildi hiçbiri.
"görüyor musun bacaksızları kaçmışlar"dedi abim
Abimin varlığından habersiz olduğum için yerimde zıpladım hafifçe
"kaçacak olsalar bana haber vermezler miydi"
"vermezlerdi"
"neden"
"çünkü onlarla gitmek isterdin ve onlar seni tehlikeye atamazdı"
"babam affederdi"
"babamla alakası yok garbera kıyamazlardı sana o kadar"
"geri dönerler değil mi"dedim gözlerimle küçük bir savaş içerisinde iken
"elbette garbera senin için dönecekler"
Belki de son kez sarıldım ateşin efendisine belki de son kez çektim eşsiz kokusunu içime...
_________________________
sizce ben yazdığım iki güncel iki fic olmasına rağmen bir anlık gelen fikirle taekook fic yazmaya başlamış mıyımdır [yapmışımdır var o potansiyel]
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~TOGETHER~
Random"çiçekler kopartılırsa yaşayamaz fakat bu beş çiçek yaşamak için toprak ya da suya ihtiyaç duymuyor onların tek ihtiyacı bir olmak her biri tek başına sadece birer çiçek iken bir araya gelince bir ormana dönüşüyor onlar çeşitli güzelliklerin olduğu...