~Seni bir kere görsem belki rahatlar içim
Yıllar oldu görmedim, belki de biraz özledim~beomgyu
İki ay dile kolay iki ay geçti onun gözlerine bakmayalı,iki ay oldu ona huzur vermeyeli. O kadar alışmışım ki ona gözüm her yerde onu arıyor,ona olan özlemimin yanında ona ve çocuklara bir zarar gelmiş olabileceği de vardı ki işte bu düşünce içimi yakıyordu.
"beyaz garberam hadi bir şeyler ye"dedi abim saçlarımı okşayarak
Başımı hayır anlamında salladım sessizce, garbera sessizliğine bürünmüştü gene her şeyi başa sarmıştı. Abisine de kırgındı garbera çünkü gelirler demişti abisi senin için gelirler ama gelmediler...
"kızma bana garberam ben sadece doğruları söyledim"
Sen sadece bana umut verdin altı boş bir umut.
Abim ağzını açmış bir şeyler söyleyecekken babamın sesi duyuldu sesinde öfke,hüzün ve korku vardı babamın, abim koşarak dışarıya çıktı bende kalktım ardından haftalardır çıkmadığım odamı terk ettim. Ne babam ne de abim tek kelime etmedi fakat öğrendim ki karanlık zindan sınırlarımızda dolaşacak kadar cesur bir adım atmış bununla kalmayıp halkımıza saldırmaya başlamıştı.
Sessizce,kimseye demeden çıktım kaleden üç hafta önce kırlarda koşarken görüp hayran kaldığım atım ateşi getirttim. Nereye gideceğim,ne yapacağım,neden yanıma kimseyi almadım bende bilmiyorum fakat bildiğim tek şey uzun zamandır koklamaya hasret kaldığım o kokuyu iliklerime kadar hissettiğimdi. Bahsedilen sınıra vardığımda sorunun daha da büyük olduğunu fark ettim,ülkenin dışında kalan küçük köylerin hepsi yakılıp yıkılmış haldeydi.
"prensim affedin fakat buraya girmenize izin veremem"dedi askerlerden biri
Sen kimsin de beni bu güzel kokudan mahrum bırakabileceğini düşünüyorsun...
Ne ona ne de önüme dizilen diğer askerlere aldırış etmeden sınırın dışına sürdüm atımı sınırın dışına çıkmaya ne cesaretleri vardı ne de izinleri, benim ise iznim yoktu belki ama cesaretim vardı. Sınırın dışında çocukların güzelliğini öve öve bitiremediği saklı ormanda durum daha da vahimdi neredeyse yok denecek kadar ağaç kalmış çiçeklerin ise tekrar canlanacak gücü yoktu. Daha iki dakika öncesine kadar kale dışına dahi zor çıkmış ben şimdi ülkemden çok uzakta büyüklüğü ile bilinen bir ormanda nereye gittiğimi bilmeden geziniyordum.
"hey sen ne işin var burada"diye bağırdı biri,umursamadan geçtim yanından
"SANA DİYORUM ADAM"
"İNSANLARA ZARAR VERMEYİ SEVMEM AMA HEMEN BURAYI TERK ETMEZSEN CANINI YAKMAK ZORUNDA KALIRIM"dedi elini kaldırarak
Belli ki bir koruyucuydu o da bizler gibi ellerini kaldırır kaldırmaz çiçekler doladı etrafını ve onu etkisiz kıldı. Eğitmiştim artık bitkilerimi zarar göreceğimi fark ettikleri an kendileri çıkıyorlardı dışarı.
"HEY HEY YARDIM ET VE DAHA FAZLA İLERLEME ASKERLER NÖBETTE"dedi korku ile
"senin ne işin var o halde burada"
"ben buraya yakın bir köyde yaşıyorum yağmalanmamış tek köy ve kardeşim aç ona bir şeyler bulma amacı ile geldim ormana"
"adın ne"
"Watanabe Haruto"
"köyüne götür beni"
"çiçeklerini çek üzerimden de götüreyim"
Çekilmelerini emrettiğim çiçeklerim onu rahat bırakarak yok oldular. Çiçeklerden kurtulan haruto bana kısa bir bakış atarak yürümeye başladı bende ona uyumlu bir şekilde atımı ilerletmeye başladım.
"koruyucusu olduğun güç çok havalı"dedi sessizliği bozarka
"sen hangi güce koruyuculuk yapıyorsun"
"hava"
"güçlerini kullanmayı biliyor musun"
"eh işte kendimi koruyacak kadar"
"her köy yamalanırken sizinki neden yamalanmadı"
"köyümüzü göremiyorlar da ondan"
"o nasıl oluyor"
"köyümüz dört dağ arasına kurulu gözden ırak topraklarda"
"çok uzak mı"
"yarım saate varırız"
"arkama binebilirsin"
"gerek yok yürümeyi severim"
"peki"
"soylu birine benziyorsun"
"genç prens beomgyu"
"YUH BEN BİR PRENSİ KÖYÜME Mİ GÖTÜRÜYORUM"
"bağırmazsan sevinirim"
"prensim size anlatmam gereken bir olay var"
"anlat o halde"
"köyümüze 6 hafta önce dört genç geldi her biri koruyucu ve biri oldukça yaralı ayağa kalkamıyor çok üzülüyorum ona onun için bir şeyler yapabilir misiniz"
Yolculuğun devamında aramızda bir sohbet olmadı olmaması da işime gelmişti elbette çünkü düşünmeye zihnimde dönüp duran 'ya onlarsa' sorusunu enine boyuna düşünmek için sessizliğe ihtiyacım vardı. Sonunda köye girdiğimizde tek düşündüğüm şu dört koruyucuyu görmekti...
_____________________________
bahsettiğim fici yayımladım taekook severseniz canınız isterse aşerirseniz keyfiniz ve kahyası isterse ona da bakabilirsiniz muahhh
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~TOGETHER~
Aléatoire"çiçekler kopartılırsa yaşayamaz fakat bu beş çiçek yaşamak için toprak ya da suya ihtiyaç duymuyor onların tek ihtiyacı bir olmak her biri tek başına sadece birer çiçek iken bir araya gelince bir ormana dönüşüyor onlar çeşitli güzelliklerin olduğu...