~I can't save us My Atlantis, we fall~
beomgyu
"onu da çağıralım"
"prensi rahat bırak yeonjun"
"ama taehyun o benim arkadaşım"
"ölmek istiyor bu galiba"
"ben çalıyorum kapıyı"
"çal çal hepimizin kellesini uçursunlar sonra"
"hiçbir şey olmaz be korkmayın"
Kapımın önündeki gürültü gitgide yükselirken uykumu bölmesine izin vermedim ta ki kapım kırılacak gibi çalınana kadar, biraz sinirli biraz da uyku sersemi bir şekilde yatağımdan çıktım ve hızla kapıyı açtım yeonjun kapıyı bu kadar sinirle açmamı beklemiyor olacak ki geriye doğru bir iki adım attı
"günaydınn biz dışarı bahçeye çıkmaya karar verdik hadi sende gel"dedi gülümseyerek. Yeonjun saraydaki diğer insanlar gibi gülmüyor o kadar içtendi ki gülümsemesi insan onun gülümsemesine bakınca içi ısınıyor.Kafamı olumsuz yönde salladım ve içeri girerek kapıyı kapattım.
"demedim mi ben sana"
"tamam soobin vurma yüzüme"
"sevmemiş demek ki seni" dedi taehyun.Bir tek onun sesini ezberlemiştim içlerinden sebebini sorsa biri açıklayamazdım çünkü sebebini ben daha kendime dahi açıklayamamıştım sanırım sesinin oldukça farklı bir tonu olduğu içindi yani umarım bu sebepten ötürüdür.
Beş dakika içinde hepsi bahçede koşturmaya başlamışlardı özel güçlerini kullanarak birbirleri ile oynuyorlardı taehyun güllerin olduğu yeri ateşe verene kadar bende penceremden yüzümde salakça bir gülümseme ile onları izliyordum. Taehyun gülleri yakar yakmaz endişe ile bahçeye koştum.
"kaçsanız iyi olur prens sizi öldürecek"dedi köşedeki askerlerden biri
"ulan soobin niye kaçıyosun lan senin yüzünden güller yandı"dedi taehyun
"ben mi yansaydım göt" dedi soobin sinirle
"özür dileriz beomgyu bilerek olmadı" dedi yeonjun
Yüzüme sorun değil ifademi takınarak güllerimin yanına koştum,onları çok uzak bir ülkeden getirtmişti abim benim için savaşa gitmeden önce güllere çok iyi bakacağıma dair ona söz vermiştim oysa şimdi hepsi ölmüştü.Ne zaman ağlamaya başladım bilmem ama taehyun yanıma geldi ve eliyle omzumu sıvazladı
"ağlama ben senin için yenilerini dikerim"dedi o güzel sesi ile o kadar sakinleştirici bir sesi vardı ki ağlamayı kesmiş sakince yere oturmuştum
"beomgyu daha fazla üzme çocukları hadi yap yapman gerekeni"dedi suzy
Sanki birinin demesini bekler gibi elimi kaldırdım yavaşça ve çiçekleri tekrar eski hallerine getirdim
"ah çok korkmuştum" dedi kai derin derin nefes alırken
"madem özel gücün bu daha önce neden kullanmadın" dedi yeonjun bunu kızmak için söylememişti sadece merak etmişti
"büyük prens hoseok bu gülleri uzak diyarlardan beomgyu için getirmiş ve onlara güzelce bakmasını tembihlemişti" diyerek açıkladı suzy her zamanki gibi benim yerime
"neden onun yerine hep siz açıklama yapıyorsunuz"diye sordu soobin
"prens yaklaşık bir yıldır konuşmuyor"
"oha çok esrarengiz" dedi yeonjun
"yeonjun kes artık konuşmayı"diyerek çıkıştı taehyun arkadaşına
"bağırma lan yeonjuna"diye soobin de taehyuna çıkıştı
"ben gidiyorum suzy bana sarayı gezdirir misin"dedi suzye bakarak
"elbette küçük bey zevkle"dedi suzy ve kaiyi de peşine takarak bahçeyi terk etti
"kendimi affettirmek için yapabileceğim bir şey var mı" diye sordu taehyun başımı olumsuz şekilde salladım
"seni ormana götürmek için kraldan izin alabilirim ne dersin"
Alabilir mi gerçekten diye düşündüm ama sonra dün gerçekleşen kaçırılma olayı geldi ve babamın asla izin vermeyeceğini düşünerek kafamı olumsuz anlamda salladım.
"sen burda beni bekle birazdan ormana gidicez soobin sizde şu kai malını bulun"dedi taehyun ve koşarak içeri girdi
"sanki kölesi var söndürücem ateşini görücek"dedi soobin sinirle
"ben bulurum ben bulurum"dedi yeonjun ve o da koşarak içeri girdi
"taehyun ne yapar eder izin alır" dedi soobin omuz silktim sadece
Yaklaşık yarım saattir soobin ile ağacın altında oturuyoruz fakat ne gelen var ne giden sanırım babam sinirlenip çocuğu astırdı falan.
"ah taehyun ne kafa çocukmuşsun iyi anlaşıcaz biz seninle"dedi babam gülümseyerek ardından bana kısa bir bakış atarak içeri girdi taehyun da babam gider gitmez benim yanıma koştu.
"kral izin verdi sadece iki saat ama olsun hadi gidelim zaman kaybetmeden"dedi ve bileğimi kavrayarak beni de ön kapıya sürümeye başladı soobin de bize yetişti
"diğerleri" sordu soobin taehyuna ithafen
"ön kapıya gittiler onlar çoktan"
"gelin gelin hadi buranın ormanı çok genişmiş oynayabiliriz" dedi yeonjun at arabasından gel gel yaparken
Soobin hızla koşarak arabaya bindi fakat taehyun durdu o durunca mecbur bende durmak zorunda kaldım taehyun bana doğru döndü ve ellerimi avuçlarının içine aldı.
"sana söz veriyorum prensim önce az önceki hatamı telafi edicem daha sonra da seninle o kadar güzel ilgilenicem ki beni çok seviceksin ve biz çok yakın arkadaş olucaz"dedi ardından da beni at arabasına sürüdü ve binmeme yardım ettikten hemen sonra o da yanımdaki boşluğu doldurdu.
Ormana gidiyor olmamıza çok sevinmiştim ama nereden bilebilirdim olacakları...
_________________________________
-suzy-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~TOGETHER~
Random"çiçekler kopartılırsa yaşayamaz fakat bu beş çiçek yaşamak için toprak ya da suya ihtiyaç duymuyor onların tek ihtiyacı bir olmak her biri tek başına sadece birer çiçek iken bir araya gelince bir ormana dönüşüyor onlar çeşitli güzelliklerin olduğu...