İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNE GÖRE GELİYOR... OTUZ BEŞ YORUMUN ALTINA BÖLÜM GELMEYECEKTİR... BOL KEYİFLER...
3 ay sonra:
"Kocaman oldu" dedi Cael, gülümseyerek yerde oyun oynayan bebeğe bakarak. Bebek, annesine olan benzerliğiyle hemen fark ediliyordu. Siyah saçlarını babasından almıştı. Kırmızı renkli gözleri çok güçlü olacağının belirtisiydi. Yüz hatları tamamen annesinden geliyordu.
Bree, hafif hüzünlü bir gülümsemeyle bebeğine baktı. "Evet" dedi. "Kocaman oldu."
Çok yakışıklı bir erkek olacağını şimdiden belli ediyordu oğlu. Bree, ona isim koyabilmeyi çok isterdi. Ancak babası dışında kimse bu onura sahip değildi. Bebeğin anneden alınmasına üç ay kalmıştı. Üç ay sonra sütten kesilecek ve annesinin elinden alınacaktı. Bir daha da onu görmesine izin verilmeyecekti.
Bebeğin önündeki bir oyuncak kimse ona dokunmadığı halde havalanmaya başladı. Bebeğin dikkati topun üstündeydi ve top aşağı yukarı oynadıkça başı inip kalkıyor ve kahkaha atıyordu.
Bree, gülümseyerek Cael' e baktı. Erkek, elleri ceplerinde gülümseyerek bebeğe bakıyordu. Topu havalandıran oydu ve bebekle oyun oynuyordu. Cael, gerçekten iyi bir erkekti. Siyah saçları ve kırmızı gözleri vardı. Gerçek anlamda korkutucuydu ama aslında çok iyiydi. En azından Bree'ye karşı.
"Ona isim koyabilecek olsan ne koyardın?"
Bree, şaşkınlıkla ona baktı. Cael, gözlerini ona çevirmişti. Bree, oğluna baktı ve düşündü. Yakışıklı oğlu topu yakalamak için uğraşıyordu. "Sanırım" dedi Bree. "Adını Jerome koyardım. Babamın adıydı."
"Jerome," Cael, sanki ismin çocukta nasıl durduğunu düşünüyor gibiydi. Dudakları hafif bir gülümsemeyle kıvrıldı. "Evet," dedi. "Jerome çok güzel bir isim"
Bree, neşelendiğini hissetti ve oğluna doğru yürüdü. Dudakları aşağı büzüldü. "Jerome" diye fısıldadı onu kaldırdı ve havada tuttu. Bebek annesine doğru uzanıp güldü ama ona yetişemiyordu ufak kolları. "Sen gerçekten yakışıklı bir oğlan olurdun" dedi. "Jerry"
Cael, onların ufak oyunlarını izledi. Bree, bebeğini aşkla seven bir anneydi. Üç ayda oğluyla kendi arasında bir bağ kurmuştu. Onların ayrılma zamanı zorlu olacaktı. Cael, dudaklarını büzdü. Bree' nin hayatı bu şekilde mahvedilmeye hiç de uygun değildi.
Erkek, onu tanıdığı süre içinde Bree, giderek daha da durgun bir hale geliyordu ama yine de içinde taşan bir yaşama isteği vardı. Cael, bazen ona sürprizler yapardı ve Bree, elinde olmadan küçük şeylere karşı mutlu oluyordu.
Bebek, bir süre daha annesiyle oynadı. Cael, onlar oynarken ufak odanın köşesindeki şöminenin önünde oturdu. Bu bir rutindi. Akşam olduğunda ve malikânenin işi bittiğinde Cael, arkadaşlık etmek için Bree' nin yanına geliyordu. Onlar oyun oynarken bir köşede onları izliyordu. İşte o zaman gerçekten dinlendiğini hissedebiliyordu.
Bree, bebeği uyutup nazikçe beşiğine bıraktı ve yerdeki oyuncakların yanına gitti. Onları toparlarken Cael' in onu izlediğini biliyordu. Onun buradaki varlığı Bree için bir güvenceydi. Onun varlığı kadına güven duygusu veriyordu.
"Bugün beni çağırdı" dedi Cael. "Bebeğin gelişimini soruyordu. Yanına alacağı zamanı bekliyor." Aslında bunları onunla konuşmak için henüz çok erken olduğunu biliyordu. Ancak bir şekilde onu hazırlaması gerektiğine inanıyordu. Elbette ki genç kadın günü geldiğinde ayrılacaklarının farkındaydı ancak bunları başkasından duymak her zaman farklı bir gerçeklik kazandırırdı.
Bebeğin babasının adını anmıyordu. Bree, kalbinin acıdığını hissetti. "Henüz çok küçük" dedi gözleri yanarak. "Sütten bile kesilmedi"
Cael, onun üzülmesinden hoşlanmıyordu ama bu konu Bree' ye acıdan başka bir şey vermiyordu. "Bazen keşke ben olmasaydım diyorum" dedi Bree elindeki oyuncak tavşana bakarak. "Keşke bir bebeğim olmasaydım. Ya da en azından onu bu kadar sevmeseydim"
Genç kadın sanki söylemek istediklerini tutmaya çalışarak dudağını ısırdı. Cael' in önünde ağlamak istemiyordu. Ani bir hareketle ayağa kalkıp arkasını döndü ve mutfağa doğru yürüdü. "Sana içecek bir şeyler getireyim" dedi.
Cael, dudaklarını büzdü ve ateşe bakarak daldı. Dört ay göz açıp kapayana kadar geçmişti. Bebeği doğurduğundan beri Brianna, malikânedeydi. Bir soylu kadını asla bebek doğurmazdı. Bunun bir nedeni yoktu. Sadece onlar şımarık ve bedensel güzelliklerine düşkünlerdi. Bu yüzden asil Lortlar köle kadınlardan birini seçer ve onlardan çocuk sahibi olurlardı.
Cael, daha öncede pek çok köle anneye bakmıştı. Yüzyıllardır efendilerinin köle kadınlarının ihtiyaçlarıyla ilgileniyordu ancak hiçbiri Bree gibi değildi. Onlar bebeklerinden ayrılacaklarını bilirler ve onlara fazla bağlanmazlardı. Hatta lordunun metresi olarak hayatına devam ederdi.
Genç kadın, bebeğinden ayrılacağını bile bile ona kıyamıyor ve oğluna bağlanmıştı. Hayatının geri kalanında bir daha dışarı çıkamayacaktı, bir erkekle ne duygusal ne de fiziksel bir ilişkisi olamazdı. Eğer efendisi isterse onun metresi olarak devam ederdi ancak Bree bunu isteyecek biri değildi.
Erkeğin elleri bu düşünceyle oturduğu koltuğun kollarını sıktı. Bree, bir metres olarak düşünmek kaşlarının çatılmasına neden olmuştu. Cael, inkâr etmiyordu. Yıllar boyunca masum bir hayat yaşamamıştı. O bir fae' idi. Bir cindi. Daha önce cinlerle de perilerle de köle kadınlarla da insanlarla da ilişkisi olmuştu. Onlarla çoğu kez yalnızca bedensel zevkler için birlikte olmuştu.
Genç kadın geldiğinden beri kimseye ilgi duymuyordu. Onun güzelliğiyle geldiği ilk gün büyülenmişti. Bebeğini emzirdiği o ilk gün. Kendisiyle hafif kızarık yanaklarıyla konuştuğu ve masum bir şekilde onun merakını dindirdiği günden beri.
Bree, elinde iki bardak meyve suyuyla ona doğru geldi. Birini ona doğru uzattı. Cael, onun elinden aldı ve genç kız karşısındaki koltuğa oturdu. Emzirmekte olan bir anneye taze sıkılmış meyve suyundan başka içecek verilmiyordu sonuçta. Bree, dalgın bir şekilde iç çekti. "Lordumun eşi nasıl biri?" gözlerini ona dikti. "Bebeğimi kabul eder mi?"
Erkek, ona gerçeği söylemeyi düşündü ama durdu. Kadın, son derece kendini beğenmiş bir kadındı. Bebek bakmaya uygun değildi ki onu önemseyeceğini de hiç sanmıyordu.
"Endişelenmene gerek olmayacak" dedi erkek. "Onun iyi olacağından emin olacağım" ardından bardağı kafasına dikti. Ayağa kalktı ve bardağı bir kenara bıraktı. "Kendine acı çektirmekten vazgeç, Brianna" dedi. İsmini kullanma şekli onu uyarıyordu. "Bunun kimseye yararı olmaz"
Ne yazık ki bunları söylemek kolaydı ancak yapması asla öyle olmayacaktı. Genç adam bir süre sessizce ona baktı. Dolu dolu olmuş gözlerinin sebebi kendisiydi ve bundan hiç hoşlanmıyordu. Ancak bazen sert olmak zorundaydı. Onu güçlendirmek için...
Bir an sonra Cael gitmişti. Bree, bacaklarını kendine çekti ve yüzünü dizlerine gömdü. Hıçkırıklarından yorulana kadar ağlamaya devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
METRES
FantasyCİNLERLE TANIŞIN! HALKIN ZAYIF VE GÜÇSÜZ OLDUĞU, ASİLLERİN İSE GÜÇLE DONATILDIĞI SİSTEMDE ASİL ERKEKLER ÇOCUKLARINI DOĞURMALARI İÇİN KÖLE KADINLARINI TERCİH EDERLER.... BRİANNA, EFENDİSİNİN OĞLUNU DOĞURMUŞ ÇİÇEĞİ BURNUNDA ANNE OLARAK. OĞLUNDAN AYRIL...