Bölüm 11

1.8K 229 100
                                        


İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNE GÖRE GELİYOR... OTUZ BEŞ YORUMUN ALTINA BÖLÜM GELMEYECEKTİR... BOL KEYİFLER...


O bebek odası o kadar değerliydi ki gün içinde birkaç kere önünden geçmekten kendisini alamıyordu. İçeriden gelecek herhangi bir ses, belki bir anlık bir görüntüye bile razıydı. Ancak hiçbir şey olmuyordu. Ne bir ses ne de kapı açılırken bir anlık bir görüntü. Bazen biraz daha cesur davranıp anahtar deliğinden bakmaya çalışıyordu.

Ne yazık ki çok dikkatli davranıyorlardı. Herhalde bu zamana kadar çocuğunu görmeye çalışan tek anne o değildi. Beyhude bir çabanın içindeydi. Bazen efendileri ile ilgili de aynı şeyi düşünüyordu.

Lord Simon, karanlık faeydi. Hiçbir duygusal hissiyatı olmadığı için zarar vermek ya da acı çektirmek gibi bir sorunu da yoktu. Öylesine karanlık bir kalbe sahip bir adama yanaşsa bile fark etmezdi muhtemelen. Yine de bu geri çekilmesi için yeterli değildi.

Ona yanaşabilir ve metresi olabilirse hizmetçilerden bir numara daha yukarıda olurdu. Daha doğrusu kölelerle soylular arasında bir noktada. Asla bir soylu kadar önemli olmayacaktı ama köle kadar değersiz de olmayacaktı.

Asıl mevzu her daim yerine birinin gelebilecek olmasıydı. Başka bir kadın riski her zaman vardı ve efendilerinin bu konuda ilgisini üzerinde tutamazdı. Beyaz bir fae olduğu için onun tarzına ayak uyduramazdı.

Onunla kısa bir süre birlikte olabileceklerini var sayabilirdi bu durumda. O zaman efendiyi baştan çıkarmanın bir anlamı kalmazdı belki de. Başka bir yolu var mıydı? Hanımefendi'de bir karanlık faeydi. Onda da efendileri gibi her türlü rezillik vardı. Yine de söylentilere göre gözü Cale'den başkasını görmüyordu.

Cale ona yardım eder miydi? Oğlunu görmesini sağlamaya çalışır mıydı? Şuana kadar Bree için çok riskli şeyler yapmışlardı. Daha doğrusu Bree'nin bedenine riskli şeyler yapmışlardı. Yakalandıkları anda ikisini de ölüm cezasına çarptıracak şeylerdi.

Yine de bunların karşılığında bebekle ilgili hiçbir şey söylememişti. Onu sevdiğini ve istediğini söylemişti ama Jeroma ile ilgili bir teklifle gelmemişti. Elbette Bree, onu kabul etmek istiyordu ama söz konusu kendi bebeği olduğu sürece bunu yapamazdı. Burası lanet olası bir tımarhane gibiydi ve Jerome'u burada annesiz bırakamazdı.

Kapının önünden ayrıldı ve arkasını döndü. Onu biri burada yakalarsa hiç hoş olmazdı. Hizmetçilere güvenemezdi. Birileri efendilerine yaranmak adına onu ispiyonlayabilirdi. Amaçsız dolaşması da iyi değildi. Cael, onu görmezden gelip iş vermemeyi seçmişti. Belli ki yakınında olmak istemiyordu.

Onu suçlayamazdı. Şu durumda Cael ile Lord Simon'un arasında kalsa hiç şüphesiz Cael'i seçecek kadar gözü kararmıştı. Onun kendisine hissettirdikleri o kadar yakındı ki hala hissedebiliyordu.

Hayır, hayır, hayır...

Onun hakkında düşünmemeliydi. İşleri karıştırmak ve daha da beter bir hale getirmek istemiyordu bunu. Bu şekilde ne ondan uzak kalabilirdi ne de onu uzak tutmak için gereken iradeyi gösterebilirdi. Cale, delirmiş olmalıydı. Anneye dokunup ona zevk vererek ne yapmaya çalışıyordu ki?

Kafasını toparlaması gerekiyordu. Aptalca düşüncelerle zaman harcayamazdı. Göründüğünün aksine Brianna ne saf ne de masum bir kadındı. Bunca zaman boyunca boş durmamıştı. Bu kalenin içindeki bütün hizmetçilerle iyi kötü bir iletişim kurmuştu ve efendileri hakkında bir şeyler öğrenmeye çalışmıştı.

METRESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin