GÜNAYDIN ARKADAŞLAR... GECİKMEDEN DOLAYI KUSURA BAKMAYIN... İYİ OKUMALAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNİZE GÖRE GELİYOR... OTUZ BEŞ YORUMUN ALTINA BÖLÜM GELMEYECEKTİR... BOL KEYİFLER...
O kulübe çok da uzak değildi. Ancak çok yakında değildi. Zamanında ona öğretilen birkaç gizleme büyüsüyle gizlenmişti sadece. Belki de hep kendi içsel durumunun bir yansımasıydı. Ne çok uzakta ne de çok yakında olmak istememişti hiç ancak hep orada ve yalnız olmak istemişti.
Her zaman kalenin efendisinin Simon olacağını biliyordu. Öyle bir derdi de olmamıştı hiç ama arada onun sebep olduğu zulümden yorulduğu da oluyordu haliyle. Bazen gerçekten neden kaleyi yakıp yıkmadığını merak ediyordu.
Çünkü hiçbir anlamı yoktu. Ona zarar vermeden sadece taşa ve başkalarına zarar verecek bir alevin var olmasına gerek yoktu. Evi yok etmek değildi mevzu. Asıl mevzu içini bu hale getirenleri yok etmekti.
Dolores, önden gitmişti. Muhtemelen asla karşılığını bulamayacağı bir saplantının onu yok etmesi şuan ruhuna acılar çektiriyordu. Bunu düşünmek hoşuna gitmişti açıkçası. En kısa zamanda da aynı kaderi ağabeyine yaşatması gerekiyordu. Aksi halde o kendilerine bambaşka bir kader yaşatırdı.
Gerçekten çok yorulmuştu. Her ikisini de sırtında taşıyarak buraya kadar koşmuştu. Artık hiç gücü kalmamıştı. Kulübe çok uzun zamandır gelinmediğini belli edercesine toz içindeydi. Dışarı da ise sağanak yağmur yağıyordu.
Çok küçüktü. Zaten yaşanmak için yapılmamıştı. Çok küçük bir alanda duvarlara çeşitli av malzemeleri yerleştirilmişti. Baltalar, kılıçlar, bıçaklar ve benzeri bir sürü alet... Hemen duvara dayalı bir şömine ve yerde kürkler vardı. Her şeyde bundan ibaretti.
Bir dolapta yalnızca çeşitli bitki ve baharatlar vardı. Bir de herhangi bir yaralanmaya karşı ilk yardım kiti. İç kısımda çok küçük bir banyo ve tuvalet vardı. Bütün kulübe bundan ibaretti. Avlanan hayvanlar ateşte baharat ve tuzla pişirilip elle yenirdi.
Burası tamamen iptidai şartlarda kısa süreli bir tatil için yapılmıştı. Eskiden babaları burada ava çıkardı. Kaleden ve protokolden uzaklaşıp kendi kafasını dinlerdi. Sonrasında Cael gelmeye başladı ama ana kulübeden hiçbir değişiklik yapmadı.
Çok ilkel durumda olduğu için Simon buraya gelmemişti hiç. Yerini bile bilmiyordu. Genç adam dikkatli bir şekilde baygın haldeki kadını yerdeki kürklerin arasına bıraktı. Yol boyunca ona güç verip sürekli bedenini iyileştirmeye çalıştığı için yorulmuştu. Ancak o olmasaydı bu kadar uzun süre de hareket halinde olamazdı.
Dikkatli bir şekilde etrafına bakındı. Çok tozlu ve pis olduğu için bebeği bırakamıyordu. Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Bütün odayı kıvılcımlar sardı. Ne kadına ne de kulübenin içine zarar vermeden bütün pislikleri ve tozu yaktı.
Memnun olduktan sonra bebeği dikkatli bir şekilde annesinin yanına bıraktı. Hala gücü varken halletmesi gereken bir şeyler vardı. Bütün gücünü kullanıp son hazırlıkları tamamlamalıydı. Bugün burada dinlenip güçlerini toplamalıydılar.
Bree uyandığında kendisini oldukça dinlenmiş hissediyordu. Oğlu hemen önünde uyuyordu. Elini uykusunda karnına koymuştu ve bebeğin nefes alış verişini hissedebiliyordu. Karnındaki sert kol ise arkasındaki adama aitti. Yanan bir şöminenin önünde küçücük bir kulübenin içindeydiler.
Ona arkasından sımsıkı sarılmıştı. Nefesini saçlarının içinde hissedebiliyordu. Bütün gücü ve bedeni onu sanki korumak ister gibi hemen arkasındaydı. Kapıya siper olmuştu ve çok derin uyuyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
METRES
FantasyCİNLERLE TANIŞIN! HALKIN ZAYIF VE GÜÇSÜZ OLDUĞU, ASİLLERİN İSE GÜÇLE DONATILDIĞI SİSTEMDE ASİL ERKEKLER ÇOCUKLARINI DOĞURMALARI İÇİN KÖLE KADINLARINI TERCİH EDERLER.... BRİANNA, EFENDİSİNİN OĞLUNU DOĞURMUŞ ÇİÇEĞİ BURNUNDA ANNE OLARAK. OĞLUNDAN AYRIL...