Bölüm 26

1.3K 229 62
                                    

İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNİZE GÖRE GELİYOR... OTUZ BEŞ YORUMUN ALTINA BÖLÜM GELMEYECEKTİR... FİNALE DOĞRU ÇOK AZ BİR ZAMAN KALDI... KEYFİNİ ÇIKARIN...


"Gerçekten yakalanmayacağını mı sanmıştın? Tek başına geri dönerek ne planlıyordun gerçekten bilmiyorum. Beni öldürebileceğine mi inanıyordun gerçekten?"

Bazı konularda ağabeyi onu gerçekten şaşırtmıyordu. Hatta tam tersi fazlasıyla rahat okunabilecek kapağı bile olmayan büyük harflerle yazılmış bir kitap gibiydi. Kesinlikle küçük kardeşine işkence etme fırsatını asla kaçırmıyordu.

Başını kaldırıp ona gülümsedi. "Açık ol" dedi neşeli bir şekilde. "Dolores'in ölmesine üzülmemişsindir eminim. Hatta belki biraz rahatlama" tek kaşını kaldırdı. "Yeni eşine bakmaya başladın mı?"

Başlamıştı aslında ve haklıydı. Dolores, özellikle son zamanlarda kendisine sıkıntıdan başka bir sorun yaratmamıştı. Ancak sonuç olarak karısıydı. Onun malıydı. Bunun karşılığını ödetmezse olmazdı.

Elindeki kırbacı dalgın bir şekilde salladı. Buraya tek başına dönmüş olması çok anlamsızdı. Onu öldüremeyeceğini biliyordu sonuçta. Bir an için mührünü kırdığını düşünmüştü ama hayır. Onu hala öldüremiyordu. Cael'de bu konuda herhangi bir girişimde bulunmamıştı.

"Çocuk ve kadın nerede?" derken sesi ciddileşmişti.

"Helen'in yanında" derken Cael istemsizce güldü. "Onu hatırlarsın belki. Georgia'nın en yakın arkadaşıydı"

Simon'un sıkılı dişleri arasından bir ses çıktı. Helen'den nefret ediyordu. O her şeyi bilirmiş gibi görünen ama her zaman gizemliyi oynayan bir sürtüktü. Bir kere Georgia, onun yanına Simon'u da götürmüştü ancak sonrasındaki her gidişlerinde Simon gitmemeyi tercih etmişti. "Sana ne söyledi?"

Endişelendiğini görmek çok hoştu gerçekten de. Onun adını duyduktan sonra Bree'ye ya da Jerome'a ulaşma arzusunun önüne Helen'in kehaneti geçmişti. Söylediği her şeyin gerçeğe döndüğünü bildiği için bu onu tehlikel yapıyordu.

Aklından geçenleri duyabiliyordu resmen. Ya Helen ona Simon'u öldürebilmenin bir yolunu söylediyse? Ya Cael'in onu öldüreceğini ve kalenin yeni sahibi olacağını söylediyse? Söylediği her şeyin gerçeğe döndüğü bir kadının sözlerine dikkat etmek gerekirdi.

Cael, başını iki yana salladı. Gerçekten onun endişelendiğini görmek o kadar keyifliydi ki içinden bunu sürdürmek geliyordu. "Onun adı her şeyi değiştiriyor değil mi? Kral ve kraliçenin bile dokunmaya gücünün yetmediği kadından oğlunu ve metresini nasıl geri alacaksın? Bunu düşünmen gerekmiyor mu?"

Simon öfkeli bir şekilde elindeki kırbacı şaklattı. En çok neye kızdığını kendisi bile bilmiyordu. Cael'in haklı olmasına mı yoksa gerçekten de Helen'in yanında oğlunu bulma ihtimali çok az olmasına mı? Söz konusu kadının kalesi bulunmak istemiyorsa asla bulunamazdı.

"Bir yolunu bulurum" dedi en sonunda. Hatta gözleri parlamaya başlamıştı. "Sonuçta Helen çok yaşlandı. Muhtemelen ömrünün son demlerindedir. Çok fazla onları koruyamaz"

Öyle bile olsa da hiç göstermediği bir gerçekti. "Helen hala çok güçlü" dedi neşeli bir şekilde. Canı ne kadar acıyor olursa olsun bunu ona göstermeye niyeti yoktu. "Onun kalesini hala bulunamaz olması bunun göstergesi. Kaldı ki bir an bile yaşlanmamıştı. Hala genç ve güzel"

METRESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin