İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNİZE GÖRE GELİYOR... OTUZ BEŞ YORUMUN ALTINA BÖLÜM GELMEYECEKTİR... BOL KEYİFLER...
O bıçak gözüne o kadar güzel görünüyordu ki buna karşı koyamıyordu resmen. Onu kendi boğazına saplamak ve her şeye son vermek çok güzel bir düşünceydi. Neredeyse karşı koyamayacağı kadar harikaydı. Kendi kendine bunu yapmamasını gerektirecek sebepler düşündü ancak aklına hiçbir şey gelmiyordu.
Oğlunu ya da Cael'i düşünmek istemiyordu. Hele de onun önünde yaşadıklarından sonra. Kendi bedenini bile koruyamamıştı. Bu zamana kadar bir şeyler hissettiği yegâne erkeğin karşısında tecavüze uğramıştı.
Onunla beraber olamayacağını hep biliyordu ama başlarına gelenlerin hepsi Bree'nin suçuydu. En başında ona metres olmak gibi aptalca bir şeye girişmişti. Bir işe yarayacağını sanmıştı ama bu sadece her şeyi mahvetmesine neden olmuştu.
En başında Cael'i dinlemeliydi. Gözden ırak olmalı ve hiçbir şeye bulaşmamalıydı. Oğlunu görmeye çalışmamalıydı. Her şeyi kendi başına bıraksaydı belki o zaman böyle şeyler olmazdı.
Başını eğmiş lavaboya bakıyordu. Daha doğru lavaboya uzattığı ellerindeydi gözleri. Bir elinde uzun bir bıçak tutuyordu. Bileğine çok yakın duruyordu bıçak. Ufacık bir hamlesinde ya da minik bir kaymada bile her şeyi bitirebilecek bir mesafedeydi.
Aynaya bakmıyordu. Daha doğrusu bakamıyordu. Bunun için fazlasıyla tiksiniyordu kendisinden. Ağlamıyordu da yaşları kurumuştu çoktan. Tamamen hissizliğe geçmişti. Ne kadar süredir orada öyle ayakta durduğunu bile bilmiyordu.
Buradan nefret ediyordu. Bütün bu yaşananlardan, delilik ve sapıklıklardan nefret ediyordu. Daha fazla dayanabilecek gücü yoktu. Dahası istese de aşkından ölse bile Cael ile birlikte olamazlardı. Sonuçta o bir anneydi. Efendisi dışında biriyle ilişki yaşasa zaten öldürülürdü. Hayatını Lord Simon'un emriyle onun ellerinde vereceğine kendi elleriyle ölürdü daha iyiydi.
Bıçağı daha fazla düşünmeye izin vermeden bütün gücüyle bileğine bastırdı. Kanın daha hızlı akmasını sağlamak için elini yumruk yaptı. Acımamıştı bile. Görmeyen gözlerle akan kana bakıyordu sadece.
Baygın bir halde kadına doğru koşup ona baktı. Kendi bileklerini kesmişti. Oluk oluk kan akıyordu. Sadece onunla konuşmak istemişti. Ancak karşılaştığı manzaraya ne yapacağını bilmiyordu. Bedeni hala sıcaktı. Kurtarılabilirdi. Ancak onu doktora götürürse Simon'un yaptığından haberi olacaktı. Burada bırakırsa ölecekti.
Cael onu kucağına aldı. Kadını sırtı göğsüne gelecek şekilde dikkatle yatırdı. Bileklerinden tuttu ve hem kendisini hem de onu saracak şekilde kollarını ona doladı. Gözlerini kapattı ve bütün gücünü kadına yönlendirdi.
Cael bir şifacı değildi. Onu iyileştiremezdi. Ancak kadına kendisini iyileştirmesi için güç verebilirdi. Bedeni bir kere gücü hissetti mi o zaman istemsizce kendini korumaya çalışacaktı. Bedenindeki güç kadına doğru akmaya başladı ve Bree'nin bileklerindeki kesikler yavaş yavaş kayboldular.
Bree, kıpırdanarak gözlerini açtı ve doğruldu. Boş bakışlarla etrafına bakındı. Bir kan gölünün içinde Cael ile birlikte duruyordu. Sırtı ona dönük bir şekilde oturdu. Dizlerini kendisine çekerek sırtını kaburlaştırdı ve kollarını dizlerine doladı.
Ne ona bakacak gücü vardı ne de bir yere gitmeye. Bağırıp çağırmak bile istemiyordu. "Bıraksaydın keşke" diye mırıldandı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
METRES
FantasiaCİNLERLE TANIŞIN! HALKIN ZAYIF VE GÜÇSÜZ OLDUĞU, ASİLLERİN İSE GÜÇLE DONATILDIĞI SİSTEMDE ASİL ERKEKLER ÇOCUKLARINI DOĞURMALARI İÇİN KÖLE KADINLARINI TERCİH EDERLER.... BRİANNA, EFENDİSİNİN OĞLUNU DOĞURMUŞ ÇİÇEĞİ BURNUNDA ANNE OLARAK. OĞLUNDAN AYRIL...