Bölüm 12

1.7K 236 119
                                    

İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNE GÖRE GELİYOR... OTUZ BEŞ YORUMUN ALTINA BÖLÜM GELMEYECEKTİR... BOL KEYİFLER...


Gecenin geç saatlerinde ses çıkarmamaya çalışarak odaya girdi. Kimse ayakta değildi. Dadılar, bebeğin ağlamasına programlanmışlardı. Uyanıp ağlamaya başladığı anda odada belirirlerdi. Bunun haricinde bu saatlerde onlarda diğerleri gibi derin bir uykuda olurlardı.

Açıkçası neden burada olduğu hakkında en ufak bir fikri bile yoktu. Sadece yalnız kalmak istememişti. Ne yazık ki bu kalenin içinde kendisine arkadaş diyebileceği kimse yoktu.

Beşiğin yanına gitti ve uyuyan bebeğe baktı. Onu annesinin kucağından aldığından beri görmemişti. Onlarla arasında kurduğu duygusal bağ bunu zorlaştırıyordu. Keşke aynı şeyi Bree için de yapabilseydi.

Bebek huzursuz bir şekilde kıpırdandı. Sanki Cael'in orada olduğunu biliyormuş gibi gözlerini açtı ve tanıdık yüzü görünce gülücükler saçarak minik kollarını ona doğru uzattı. Hatırlıyordu. Gerçi doğduğundan sonra altı ay boyunca hep birlikte olmuşlardı sonuçta.

Onu talep ettiği gibi kucağına aldı ve beşiğin yanındaki tekli koltuğa doğru oturdu. Efendi Simon, bebeğe Colt adını vermişti ama yanıt vermiyordu. Muhtemelen annesinin ona verdiği ismi söylese tepki verirdi. En azından öyle tahmin ediyordu.

"Uzun zaman oldu, değil mi?" diye mırıldandı gülümseyerek. Bir şekilde kendisini oldukça rahatlamış gibi hissediyordu. "Gelmediğim için kusura bakma. Sanırım kendimi hazır hissetmiyordum"

Bebek sanki onun ne dediğini anlıyormuş gibi neşeli bir şekilde güldü ve minik elleriyle yanağına vurdu. Ardından da çok ilginç bir şey bulmuş gibi dikkati ellerine gitti. Bebeğin bir eli ancak Cael'in bir parmağı kadardı.

Asla bilemezdi. En azından yedi yaşına gelene kadar emin olamazlardı ama dış görünüşü ne kadar babasına benziyorsa içinin de o kadar Bree'ye benzediğine emindi. Cael'e göre Jerome, beyaz fae olacaktı ve açıkçası bu Lord Simon'un hiç hoşuna gitmeyecekti.

Peki, bu konuda ne yapabilirdi? Jerome'dan önceki bebekleri koruyamamıştı. Gerçi bir erkek varis olduğu için bile ona müsamaha gösterebilirdi ama bu işe yaramayacaktı. Onun müsamaha dediği şey bile çok acımasızdı.

"Oğlumla benden daha iyi anlaşıyorsun"

Başını kaldırıp kapıya baktı. Lord Simon, kapının önünde omzunu kapıya dayamış yüzündeki sırıtışla ona bakıyordu. Şimdi gece yarısıydı ve etrafta kimse yoktu. Dahası Cael'in rol yapmaya gücü kalmamıştı. "Muhtemelen karını da senden çok görüyorum" dedi bıkkın bir şekilde.

Simon, bunun karşılığında bir kahkaha attı ve odaya girip arkasından kapıyı kapattı. "Dorothy, bir zorunluluk" dedi en sonunda başını iki yana sallayarak. "Evlenmeyi tercih edeceğim bir kadın değildi doğrusu. O beyin yerine tamamen bir israf." Hemen karşısındaki tek kişilik koltuğa oturdu.

İlk karısı öyle değildi. Meriem, son derece nazik ve sevecen bir kadındı. Dahası kocasına gerçekten âşıktı ve ona sonuna kadar sadıktı. Cael'in son derece saygı duyduğu bir kadındı. "Meriem'i öldürmemeliydin" dedi sessizce. "O zaman daha huzurluydu her şey"

Bazen bir nebzede olsa bir duygu kırıntısı arıyordu o gözlerde ama Simon onu hep yanıltmayı başarıyordu. Cael'de onun gibi karanlık bir fae olsa çok kolay olurdu her şey.

METRESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin