St mungodan ayrildiklarinda minerva amaia ile birlikte londradaki dairesine gitti.
Amaia'ya ne olduğunu söyleyip onu hogwartsa götürecekti.
Yaninda olması bir bakıcı ile kalmasından daha iyiydi.
Evin oturma odasına girdiklerinde minerva kanepeye oturdu ve küçük kızı kucağına oturttu.
Amaia şimdi sana bazı şeyler söylemem gerekiyor korkma tamam mı dedi minerva.
Tamam korkmam dedi küçük kız.
Şimdi bu dünyada insanların bilmedigi bazı şeyler var.
Aslında biliyorlar ama gerçekten var olduklarına inanmıyorlar dedi minerva.
Neden inanmıyorlar korkuyorlar mı diye sordu amaia.
Evet nedenlerden biri bu dedi minerva.
Nelerden korkuyorlar diye sordu küçük kız.
Büyücü ve cadılardan kurt adamlardan ve vampirlerden dedi minerva.
Gittiğimiz hastahanede onlardan var miydi diye sordu amaia.
Minerva küçük kıza gülümsedi evet orası bir büyücü Hastahanesi dedi.
Bana çubuk uzattı ucunda ışık vardı dedi amaia.
Evet o bir büyüydü senin ne olduğunu anlamak için yaptı dedi minerva.
Peki ben neyim gözlerim neden böyle dedi amaia.
Sen yarı vampir ve yarı cadısin vampir olduğun için gözlerin altın rengi dedi minerva.
Ama ben kimsenin kanını içmedim daha beş yaşındayım dedi biraz korkuyla.
Biliyorum canım sen özel bir çocuksun bu yüzden kimsenin kanını icmedin dedi minerva.
Beni öldürecekler mi diye sordu amaia dolu dolu gözlerle.
Hayır dedi minerva buna asla izin vermem diye devam etti sert bir ses tonuyla.
Peki ne olacak diye sordu küçük kız.
Ben bir okulda çalışıyorum orada insanlara büyü yapmayı öğretiyorum büyüyünce sende öğreneceksin ve o zamana kadar orada benimle yaşayacaksın dedi minerva.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mcgonagall
FanfictionMinerva Mcgonagall Amerika'ya yaptığı gezide bir yetimhaneden Altın gözlü bir kız evlat edinirse basina en fazla ne gelebilirki. Alacakaranlık crossover yapmayı sevdim kimse kusura bakmasın.