64. Şeytan ile Anlaşma: Sadece 💯 Gün

6.4K 1K 274
                                    

    "Sadece...29...Gün..."

    "Ölüm, umudun kıyısında müziksiz dans..."

  
    Yüreğimi armağan ediyordum. Yüreğimi göklere salıyordum. Yüreğimi azad ediyordum...

  
    Benim olan her şeyden vazgeçiyordum işte. Umutlarımdan, unutamadıklarımdan, anılarımdan, anılarımda yaşayan insanlardan.

    Böyle böyle ölüyor, böyle böyle siliniyordum 'hayat' deden kitaptan...

     Devam ediyordum işte. Sonunda bu oyunun kaybeden tarafı olduğumu bile bile oynamaya devam ediyordum.

     Yüreğim, nefesim gibi titreyen ellerimi kaldırıp omuzlarına koyduğumda geri çekilmişti. Eldivenlerden dolayı tenini hissedemeyişim canımı sıksa bile kahverengi gözlerini görmek tüm sorunları silip atıyordu kafamdan.

     "Filmlerde bu sahneye hep küfür ederim Yiğit." dediğimde yüzünde ufak bir tebessüm oluştu. "Şimdi sırası değil gerizekalılar, kaçsanıza!" diyerek de kendimi taklit ettiğimde gülerek yere eğildi ve düşmüş şapkamı başıma taktı.

     "Sanırım, sana her renk yakışıyor." diyerek elimi tutmuş ve sonrasında Onur'un kırdığı dolap içerisinden bir silah almıştı.

     Hızlıca odadan çıkıp etrafı kolaçan ettik. Aklıma gelen madeni paraya benzeyen siyah mıknatıs ile Yiğit'in elini bıraktım.

     "Bir dakika bekle!" hızla geri dönmüş, koşarak demir kapıya gelmiş, kilidin üzerindeki siyah şeyi almıştım. Tekrardan saate taktıktan sonra dışarıdan gelen gürültüyle telaşla arkama baktım.

     Belimdeki silahı çıkartmış, sessizce koridora çıkmıştım ki birkaç kişiyle dövüşen Yiğit'i gördüm. Birinin kolunu tutup bükmüş ve diğer eliyle boğazını kavradığı gibi sırtını duvara vurmuştu. Sonrasında ise elinde tuttuğu silahıyla karşısındakini vurmuştu.

     Elimdeki silahı sıkıca tutup ilerlerken Yiğit'in arkasından gelen silahlı adamı görmem ile hızlıca silahı ona doğrulttum.

     Savaşta adam öldürmek günah olsaydı şehitler cennete VIP gitmezdi.

     Silahı doğrultur doğrultmaz ateş etmem ile adamın sırtı duvara çarpmış ve yere düşmüştü. Yiğit, telaşla dönüp arkasına baktığında önce yerdeki adamı, sonrasında ise elimdeki silahı görmüştü.

   "Bir şey yok, tatlım." diyerek elini kaldırdı ve adamın cesetine bakan gözlerimi durdurmaya çalıştı. Eli adamın önüne geçmiş, görüşümü engellemişti. "Çok iyiydin. Onu vurmasaydın ben vurulacaktım." diyerek beni rahatlatırken elini elime uzattı ve tuttuğu gibi hızla koşmaya başladı.

     "Eğer, vurmak zor geliyorsa..." diyerek koridorun ucuna gelince durdu ve köşede bekledi. "...şarkı söyle. En sevdiğin şey, dikkatini dağıtır. Tıpkı ormandaki gibi." derken etrafı kolaçan ediyordu. Gözlerinin içine baktım. Hem işini yapıyor hem de beni koruyordu.

    Ve sanırım yakışıklı olmayı da başarıyordu.

     Sol tarafa yöneldiği sıra aklıma Lui geldi. Elini çekiştirip durmasına sebep olduğumda hızla dönüp bana baktı.

    "Ne oldu gidelim?" dedi elini yanağıma koyarak. Nefes nefeseydi.

    "Nereye gidiyoruz?" dediğimde eliyle arkayı gösterdi.

    "Çıkışa." dedi gözlerimin içine bakarak.

    "Olmaz, bana yardım eden biri var. Giriş kapısını açarsak onlar da askerlere yardım edecek." dediğimde kaşlarını çatarak gözlerime baktı.

Şeytan İle Anlaşma Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin