"Sadece...16...Gün..."
"Elini tutan birileri varsa düşmek çok daha korkunç..."
Nefes nefese eğildiğimde önümde diz çöktü. Saçlarımı geriye atarken gözlerimin içine baktı endişeyle.
"İyi misin?" dediğinde gülümsedim. Öleceğimden bahsettiğimden beri bir bakışa kırılacakmışım gibi davranıyordu.
"İyiyim." diyerek doğruldum ve ağaçların arasından arkaya baktım.
"Şimdi ne yapacağız?" dediğimde o da doğrulmuş ve kaşlarını ciddiyetle çatmıştı.
"Gözükmeden eve gitmeliyiz." dedikten sonra birkaç adım atmıştı. Onun peşi sıra ilerlemiştim ki önüme çıkan biriyle yüksek sesli bir çığlık attım.
Yiğit elini omzuma koyan adamın elini tuttuğu gibi bükmüş, ters çevirip bir ağaca doğru ittirmişti.
Hızla önüme geçen Yiğit ile etrafımızı saran dört beş kişilik çeteye baktım.
"Wow wow! Keep calm!"( Sakin ol!) diyerek kolunu sallayan Lui bize dönünce yüzümde kocaman bir gülüş oluştu.
"Lui!?" diye bağırıp şaşkınca baktığımda gülerek gözlerime baktıktan sonra göz kırptı.
"You look like miss me."( Beni özlemiş gibi gözüküyorsun.) dediğinde yalandan bir gülüş atıp göz kırptığımda Yiğit uzanıp elimi tuttu. Kaşlarım gergince havaya kalktı. Tedbirli bir ifade ile Yiğit'e bakıp gülümsedim.
"You already knew but I'll say again."(Zaten biliyorsun ama tekrar söyleyeceğim.) dedikten sonra boştaki elimle Yiğit'i takdim ettim. "My boyfriend." (Erkek arkadaşım.)
"Yes yes, I know...(evet evet biliyorum...) Diyerek göz devirdi. "You said billion times."(Bin kere söyledin.) dediğinde gülerek Yiğit'e baktım.
"Why are you here?"( Neden buradasın?) dedim Yiğit'in korkunç bakışlarından kaçarcasına.
"For you."( senin için.) dedikten sonra elini arka cebine attı ama kemerinden bir silah çıkarıp doğruldu. "Anyway, let's go."(neyse, gidelim.) diyerek birden bire muhabbeti kesmiş ve Çinli arkadaşları ile sol çalılıklara yürümeye başlamıştı. "Follow us."(bizi takip et.)
Dönüp Yiğit'e baktığımda kararsız dursa da sanırım geçen onlara yardım ettiklerini hatırlayarak sessiz kalmıştı. Elimi sıkıca tutmuş ve kendisi de silahını çıkarıp onların peşine düşmüştü.
Sessiz sessiz ilerliyorduk ama diğerlerinin nereye gittiklerinden oldukça emin bir hâli vardı. Yiğit ise gerçekten ama gerçekten gergin duruyordu. Sanırım Lui'nin varlığı onu ciddi anlamda rahatsız ediyordu.
Gözlerimi kırpıştırıp boştaki elimle alnımı ovaladığım sıra geldiğimiz tepeye baktım. Yiğit'in muhteşem kibarlığı ile tepeye çıktığımda aşağıdaki adamları görünce alt dudağımı hemen ısırmıştım. Ses çıkarmamam gerekiyordu.
"They are another team."( Bunlar başka bir ekip.) diyen Lui ile elimi kalbime koyduğumda şerefsizce gülüp imalı bir bakış attı.
Yiğit elimi sıkıca tuttuktan hemen sonra kendisine çekmiş, elini sahiplenici bir tavır ile belime koymuştu. Onun bu hâli nedensizce hoşuma gitmişti."They can be American?" (Amerikalı olabilirler?) dediğinde Lui omuz silkti.
"Maybe, I'm not sure." (Belki, emin değilim.) diyerek aşağıdaki adamlara bakarken Yiğit belimden tutup beni geri aşağı indirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeytan İle Anlaşma
Fantasy-KORKU YOK- ŞİMDİ HEM WATTPAD HEM DE TÜM KİTAPÇILARDA Aşk# 1 / 14.05.2021 Romantizm#1 / 21.05.2021 Bilimkurgu#2 / 03.06.2023 "NOT: Kurgumuz Ritim Sanat Yayınları tarafından basılmıştır. https://rit...