34. Şeytan ile Anlaşma: Sadece 💯 Gün

7.8K 1K 352
                                    

    "Sadece...63...Gün..."

    "Dibe battıkça hiçbir şeyin nefes kadar değerli olmadığını anlayacaksın..."
 
     Çamurlu suyun vücudumdaki bütün ısıyı emmesi nedeniyle tirtir titrerken buldum kendimi. Kulağım ayrı çınlıyor, kolumdaki saat durmadan ötüp duruyordu.

     "Dıt! Dıt! Dıt!"

      Nefes alışverişlerim o kadar yavaşlamıştı ki kendi kendime nefes alıp verdim mi diye düşünüyordum. Ölüyor muyum? Daha yarısına bile gelmedim ki. Böyle ölemem.

     "Yardım sinyali gönderiliyor..."

      Saatten gelen saçma sapan sesler, anlamsız kelimeler zihnimde dönüp dururken donduğunu düşündüğüm parmaklarımı kıpırdattım. Bayılıp kaldığım bu çamurdan çıkmazsam bu sefer asla kurtulamazdım.

      Tırnaklarımı çamura saplayıp nefesimi tuttum ve uyuşmuş bedenimi yukarı çekmeye çalıştım.

      Kolumdaki saat o kadar yüksek bir ses ile ötüyordu ki kaşlarımı çatmama sebep olmuştu. Soğuktan uyumuş, sakat bacağımı kırıp elimi uzatmıştım ki biri tuttu. Benim aksime sımsıcak elleri olan, güçlü biri.

      Umutla açtığım gözlerim Yiğit'in koyu kahve gözleriyle kesiştiğinde yüzümde yorgun bir gülümseme oldu.

     
      "Mina?" dedi bir elini çamur içindeki yüzüme koyarken.

      Cevap veremedim. Garip bir mırıltı çıktı ağzımdan. Böyle ağlamak istediğimi belli eden, acı dolu bir mırıltı.

     Kolumdaki saat daha da garip sesler çıkartmaya başladığı sıra Yiğit aceleyle bileğimi kavramış , saate bakmıştı sanırım. Başım geriye düşerken elini enseme atıp dik tutmaya çalıştı.

     "Uyuma Mina. Tamam mı? Uyuma!" diye bağırdı var gücüyle. Gözlerim ben ne kadar açmak istersem inatla bir o kadar kapanmak için direniyordu.

    Tekrardan acı dolu bir mırıltı çıktı dudaklarımdan. Canım acıyordu... Uyuşukluk hissi gariptir ki canımı acıtıyordu.

     Ha kapandı ha kapanacak olan gözlerimin içine bakan Yiğit ince ince anlattı.

     "Şimdi seni çok yakın bir sığınağa götüreceğim." dedikten sonra telaşlı bir ifadeyle önce sağına sonra soluna bakıp belime uzandı. "Benimle konuşmaya çalış!" Üzerindeki ceketi hızlıca çıkartıp gelişi güzel üzerime koydu.

      Bedenim bir çuval gibi geriye düşerken o belimden tutmuş, beni nazikçe kucağına almıştı. Koşuyordu? Bilmiyorum, giderek gözlerim kapanıyordu sadece...

     Sarkan ellerimden dolayı parmak uçlarım sızlıyordu. Attığı her adımın ardından sakat bacağım acıyor, ağrıyan başım resmen çatlayacak gibi oluyordu.

     En son baktım olmuyor, bayılayım, dedim...

   
.
.
.

        Garip birkaç çıtırdı, saatin konuşup durması üzerine zar zor alıp verdiğim nefes yüzünden ciğerlerim sanki ağrıyordu. Biri elimi tutmuş, sıcacık parmaklarıyla bileklerime ve avcuma masaj yapıyordu. O kadar iyi hissettiriyorduki sanki spaya gitmişim, saatlerdir masaj yaptırıyormuşum gibi.

     "Aptal." dedi biri.

    Yiğit'in sesine benziyordu. Doğru, en son gördüğüm oydu. Çamur dolu bir bataklığa, yanıma gelmişti.

    "O kadar uyardım." diye bir kez daha sitem etti. Hiçbir tepki veremiyordum. Uyuşmuş olan bedenime eşlik eden uyuşuk da bir beynim vardı.

    "Bir de uyarmasaydım ne oldurdu acaba?"

Şeytan İle Anlaşma Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin