Ben ne yapıcaktım?
.
.
.Olanlara hala inanamıyordum. Karşımda duruydu. Canlı kanlı karşımda duruyordu. Ben bu adamı tanımıyordum bile beni sevmesi için tanımam gerekmez miydi? Kafam çok karışıktı.
"S-Sen-" dedim.
Devamı gelmedi. Sustu. Sustum.
Ne yapacağım konusunda bir fikrim yoktu. Kendime gelemiyordum. Sanki ortadan ikiye yarılmıştım. Bir tarafım kaç kendini kurtar dese de diğer tarafım kalıp her şeyi öğren diyordu. Ben kendimde bu cesareti bulamıyordum. Bu yüzden hızla kendimi toparladım ve kapıya baktım. Kapıyı açıp kendimi dışarı atsam ve son hızla koşsam belki kurtulurdum. Elimi kapı kulpuna uzattığım da elimin üzerine diğer bir el gelmişti. Sanırım planımı anlamıştı. Elimi elinin altından çekip ona vuruyordum daha doğrusu vurmaya çalışıp bağırıyordum."BIRAK BENİ HAYVAN HERİF!! BIRAKSANA YA İSTEMİYORUM!! TANIMIYORUM BİLE SENİ! BIRAK BENİ!! BIRAK!!" hem bağırıyor hem vuruyordum.
Bir anda iki elimi de bilek kısmından yakalamıştı. Gözlerinde gördüğüm şefkat yoktu. Öfke vardı. Yaptığım ve söylediklerim onu delirtmişti. Gözleri öfkeli olduğunda daha da koyulaşıyordu. Normalde dipsiz kuyu gibi görünen gözler şimdi tam siyah oluyordu. İkimizde gözlerimize bakıyorduk. Korkuyordum. Bu adam bana bişey yapsa karşı çıkacak gücüm bile yoktu. Korkmam için en büyük neden sanırım buydu.
"Benden korkma. Sana zarar vermem ama şunu unutma sen benimsin. Sana sadece 1 hafta veriyorum. Bir hafta içinde ver kararını. Senin için 2 yol var. Bir ya bana kendin gelirsin ya da ikinci yolu seçer ve polise gidersin. Benim tavsiyem bana gelmen güzelim." dedi ve ellerimi tutan ellerini gevşetti.
Polis... Aklıma o söyledikten sonra gelmişti. Önceliğim kaçmak olduğu için düşünmemiştim. Burdan çıkıp polise gidicek ve kurtulacaktım. Şimdilik hiçbişey söylemiycektim. Beni bırakıcaktı ve bende polise gidicektim. Ben yapacaklarımı düşünürken o konuşmaya başlamıştı.
"Sen beni tanımıyorsun ama ben seni çok iyi tanıyorum sevgilim. Her şeyini biliyorum. Sen de beni zamanla tanıyacaksın." dedi.
Suspus olmuş sadece ona bakıyordum. Elini cebine soktu ve bir şey çıkardı. Çıkardığı şeyi bana uzatınca anlamıştım ne olduğunu. Bu telefondu ancak benim zaten telefonum vardı.
" Bu telefonu al. Bu telefonun içinde benim ve güvendiğim birinin numarası var. Bişey olursa veya kararın için beni ara. Bu konuşmadan ve bu telefondan Derin'in haberi olmayacak. İkimizde bunu isteriz demi. Çok korkak bir arkadaşın var sevgilim. Korkutmak istemeyiz. "dedi.
Yüzünde hafif bir gülüş vardı. Pisliğin tekiydi! Derin bunları duysa korkardı ama yanımda olurdu. Şimdi bu pislik bana bunlardan arkadaşımın haberi olmayacağını söylüyordu. Zaten polise gidecektim ve elbet haberi olacaktı. Elinde hala bana doğru uzatılan telefonu elimle geri ittirdim.
"Gerek yok. Siz bana karışamazsınız. Bırakın beni. Dediğiniz gibi ben sizi tanımıyorum bırakın gidiyim." dedim.
Gözleri ilk halindeki gibi duygusuzdu. Halbu ki ona bağırdığımda sinirlenmişti. Beni bırakırsa ve karşıma çıkmayacağını söylerse kimseye söylemez hayatıma devam ederdim.
" Küçüğüm... Defalarca şunu söyleyip durma ben seni bırakmam bırakamam. Sen benimsin. Sen benim güzelimsin, herşeyimsin... Ben sana karışırım çünkü sevgilimsin. Derin hiçbişey bilmeyecek eğer söylersen arkadaşını göremezsin." dedi.
Beni arkadaşımla mı tehdit ediyordu bu? Derini düşündüm. Benim yüzümden öldüğünü... Bu çok ağırdı. Düşünmek bile kalbimi parçalıyordu. Gözlerimden yaşlar tek tek dökülmeye başladı. Silmedim... Silsemde akardı. Beni tek ailemle vurmuştu. Polise gidersem yine bunu yapar mıydı? Gözlerimi tekrar onun gözkerine odakladım. Aynı duygusuzlukla bakıyordu. Konuşmak için ağzımı açmıştım ama sanki sesim içimde kaybolmuş gibiydi. Konuşsam da bağırsam da sesim yokmuş gibi... Bu yüzden birkaç kez öksürdüm ve bu sefer konuştum.
"Yapma... Derin benim tek ailem. Onu alma benden. Lütfen yapma bunu." dedim ve hıçkırıklara boğuldum.
Onun yok olması beni de yok ediyordu. O benim olmayan kız kardeşimdi. O benim herşeyimdi. Dayanamazdım. Yıllarca şiddete katlanmıştım ama Derin farklıydı.
" Bende onu diyorum küçüğüm. Arkadaşın bilmemeli ki seninle beraber bir hafta daha geçirsin. Seçtiğin yolların hepsi bana çıkacak güzelim unutma bunu. Bir hafta sonra mutlaka yanımda olacaksın." desi.
Sessizdim. Kafamı eğmiş ellerime bakıyordum. Hıçkırıklarımı içime gömmüştüm ama hala ağlıyordum. Kafamı kaldırmış sinirli gözlerle ona bakıyordum.
" Bu ne demek? "dedim.
Resmen bir hafta sonra ben ve Derin'i ayırmayı planlıyordu. Kendinden o kadar emindi.
" Bir hafta sonra ne olursa olsun benimsin güzelim. Benimle geleceğin için arkadaşın olmayacak. "dedi.
Çok rahattı. Ben Derinden ayrılmayacaktım. Polise gidecek ve her şeyi anlatacaktım. O yakalanacak ve hapse girecekti. Ben ise Derinle beraber hayatıma devam edecektim. Hiçbişey söylemeden sinirli halde gözlerine bakıyordum. Bakışlarımı umursamıyordu. Daha fazla söylenecek bişey kalmamıştı. Kapıya elimi tekrar uzattım ve açtım. Bu sefer hiç bişey yapmamıştı. Arabadan aşağıya indim. Arkamdan onunda indiğini biliyordum ama dönmedim ve ilerlemeye başladım. Bu sefer kolumdan tutup kendine çevirdi. Kolumu tutan eli yavaşça aşağıya indi ve bileğimi tutu. Ben ona sadece soran gözlerle bakıyordum. Gözlerini gözlerimden ayırmıyordu. Bilegimi çevirdi ve avcumu açtı. Telefonu elime bırkatı. İstemediğimi söylemek için ağzımı açmaya çalıştım ancak o benden önce davranmıştı.
"İtiraz yok. Bu telefon sende kalacak. Ben ararsam açacaksın tamam mı? Eğer açmazsan evine gelirim." dedi.
Bu adamın bildiği tek şey heralde tehditti. İnsanları tehdit etmekten zevk mi alıyordu? Kaşlarım çatılmış ona bakıyordum.
"Tehdit etmekten zevk mi alıyorsun?" dedim.
Ciddi ciddi sormuştum bu soruyu ona. Bu soru karşısında ilk önce kaşları çatılmış sonra ise dudaklarında hafif bir tebessüm belirmişti.
"Boşver bunları. Seni Ali bırakacak." dedi.
"Ayağım var sakat değilim yürüyebilirim." dedim.
Tabi ki beni umursmaamış ve eliyle bir işaret yapmıştı. Ardından yanımıza bir adam gelmişti. Ali dediği buydu galiba.
"Hemen abi!" dedi.
"Yenge gidelim mi?" dedi.
Bana yenge deme demek istiyordum ama onunda suçu yoktu. Bu pisliğin yanında çalışıyordu. Onu kafamla onayladım ve son kez o gözlere bakıp arkamı döndüm. Ali benim bir kaç adım önümde arabaya ilerliyordu. Arabanın kapısını ilk önce benim için açmış ben binince sürücü koltuğuna geçmişti. Yol boyu sessizdik. Ne ben konuşmuştum ne de o bişey demişti. Aklımda nasıl bu işten kurtulacağım diye düşünüyordum. Polise gidecektim ama arkadaşıma bişey yapar mıydı? Polise gitmem için kimsenin bilmemesi gerekiyordu. Haftaya kadar Derin'i ailesinin yanına gönderirsem belki de sorun olmazdı. Derin ailesinin yanına giderse babası korurdu onu. Haluk amca kızını çok seviyordu. Onun saçının teline zarar gelmesine dahi katlanamayan bir adamdı. Eve gidince Derini ailesi konusunda ikna edecektim. O ailesine gitmişken bende polise gidecektim.
Araba durduğunda evin önüne geldiğimizi anlamış ve inmiştim. Kapının önüne geldiğimde ellerimle yüzümü silmiştim. Zili çalmış ve kapının önünde bekliyordum. Kapı açılmayınca bir daha basmıştım ama yine açılmamıştı. Kaşlarımı çatıp çantamın içinde ki yedek anahtarı çıkardım ve kapıyı açtım. İçerisi karanlıktı ve sessizdi. Duvarda ki düğmeye bastım ve ışıkları açtım. Gördügüm manzara beni şaşırtırken aynı zamanda gülümsetmişti.Bölüm sonu~
Nasıl bir bölümdü?
Gördüğü manzara sizce neydi?
Siz olsanız ne yapardınız?
Polise gidermiydiniz?
Sizce bidaha ki bölüm ne olacak?
![](https://img.wattpad.com/cover/270491221-288-k490067.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Olsun
RomanceBir genç kız düşünün; babası tarafından sevilmeyen, şiddet gören. Bir adam düşünün; kaplaranlık bir adam. Can dostu hariç kimseye acımayan. Gece & Ulaş