Ediz Damlayı arayıp kolyenin hesabını sormuştu. Ufak çaplı bir tartışma dönmüştü aralarında. Damla'nın telefonun öbür ucundan sızlandığını buradan işitebiliyordum. Kavga etmelerine tabi ki sevinemezdim ama kavga nedenleri bendim bariz. Aklımı kurcalayan tek şey ise neden Ediz'in hediye ettiği kolyeyi bana hediye etmişti ki? Amacı neydi? Ediz telefonu kapatıp sinirle koltuğa oturdu.
'Kanka ben bilseydim kabul etmezdim ya, al kolyeyi sana geri vereyim.'
'Yok yok kalsın, senin bir suçun yok.'
Kafamı salladım. Ediz tekrar söze girdi. 'Siz buluşacaksanız buluşun, benim yüzümden evde oturma sen de.'
'Emin misin? Yanında kalabilirim.'
'Yok git sen.'
Kafamı salladım ve Edize sarılıp evden çıktım. Damla'nın attığı konuma Ediz'in arabasıyla ulaştım. Bir parkın kenarında beni bekliyordu. Arabaya binmesini işaret ettim. Bulunduğumuz konum sakindi. Kimseler yoktu.
'Selam.'
'Merhaba.'
Kolye mevzusuna girecektim. 'Kolyeyi Ediz'in hediye ettiğini bile bile neden bana hediye ettin?'
Damla bana dönmeden cevap verdi. 'Sana daha çok yakışacağını düşündüm.'
Verdiği cevap bana yeterli gelmedi. 'Edizle bozuldunuz mu?'
Hala bana bakmıyordu. Ben de ona bakmadan soru soruyordum. Birbirimize bakmadan konuşuyorduk. Cevap verdi. 'Evet, hediyeye bozuldu işte.'
Kafamı salladım. 'Kolyeyi geri vermeyi teklif ettim. Kabul etmedi.'
Damla kafasını bana çevirdi ve kolyeye bakıp gülümsedi. 'Yakışmış.'
Tekrar önüne döndü. Söze girdim. 'Seninle aramızda garip bir ilişki var farkında mısın?'
Damla yine bana bakmadan cevap verdi. 'Farkındayım, beni geriyorsun bazen, mesela Ediz'in ablasının evinde, lavaboda bana yaptığın hiç aklımdan çıkmıyor.'
Gülümsemem belli olmasın diye kafamı sol dikiz aynasına çevirdim ama bunu söylemesi kalbimde bir şeylerin kıpırdamasına sebep olmuştu. Cevap verdim. 'Senin de ilk yalnız buluşmamızda vedalaşırken bana söylediklerin aklıma geliyor hep.'
Damla gülümsedi. Sonra elimde bir temas hissettim. Elini elimin üzerine kapamıştı. Ama hala bana bakmıyordu. Ben de ona bakmıyordum. Avucumu onunkine doğru çevirdim ve parmaklarımı açtım. Parmaklarını benimkilere geçirdi. Şu an ellerimiz birbirine geçmişti. Neden el ele tutuşuyorduk bilmiyordum. Ama elini hiç bırakmak istemiyordum. Baş parmağımla parmağını sıvazladım ve Damla elimi birazcık daha sıktı. Onun elini tutmak dünyadaki bütün aktivitelerden daha zevkli ve huzur vericiydi.
Titreyen telefonumu istifimi bozmadan ve Damla'nın elini bırakmadan diğer elimle tuttum.
'Kim arıyor?
Ediz arıyordu. Damlaya döndüm. 'Ediz arıyor.'
Damla gözlerini gözlerime yöneltti.
'Açma.'Dediğini yaptım ve telefonu tekrar cebime attım. Ellerimizi birbirinden ayırdık ve arabayı çalıştırıp sürmeye başladım...