39. BÖLÜM

3.5K 245 129
                                    

Medya : Galler



///////

2 Ay sonra (Yaz tatili);

Uykumun en derin ve en keyifli kısmındaydım. Vücudumda bir haraketlilik hissediyordum ama asla gözlerimi açmayı onaylamıyordum.

Uyku beni fena şekilde kendine çekiyordu ve ben bayılmanında ileri seviyesinde ölmüş gibi uyuyordum.

Etrafımda hissettiğim haraketlilik gerçek miydi? Yoksa, ben rüyada mıydım?

Ne oluyor kardeşim?! Rüyamda bile rahat yok!

Millet rüyasında kendini bulutların üstünde görür, ben sağdan soldan çekiliyorum!

En son benim kollarımın arasında uyuyan minik bir Asil vardı. Şuan onu da hissetmiyordum.

Saat gecenin bilmem kaçıydı, ben ne yaşıyordum?

Düşünüyorum düşünüyorum bulamıyorum.

Acaba cenabet uyudum da, zebaniler mi rahat bırakmıyor?

Bir yerde oturduğumu hissediyordum. Lan ne oluyor?! Çözemiyorum! Gözlerimi açsam iyi olacak.

Ben tam gözlerimi açmaya hazırlanırken başımdan aşağı dökülen buz gibi suyla, ışık hızıyla ayındım.

HASSİKTİR!

Dehşet içinde gözlerimi açtığımda Burak abimin iblise benzeyen yüzüyle burun buruna olduğumu fark ettim.

Odam da değil bahçedeydim ve bir sandalyede elim kolum bağlı oturuyordum.

Burak abimin sırıtarak bana bakan suratına, kafamı gömdüğümde acıyla inleyerek geri çekildi.

"Ne yapıyorsun lan sen?! Uyuyan insana bu yapılır mı?! Götüm dondu hain!"

Burnunu tutarak yüzüme baktı. "Lan mal! Burnumu kırdın!"

"Az bile yaptım özürlü!"

Çenemi tuttu. "Doğru konuş abinle! Seni elin kolun bağlı havuza atarım!"

Allah'ım sen bana sabır ver!

"Amacın ne?!"

Acısını unutarak, sırıttı. "Doğum günün kutlu olsun yer cücesi! Normalde ilk Ekin puştu kutlayacaktı ama engel oldum. Neden? Çünkü, ilk benim kutlamam gerekir."

"Sevgilime puşt deme lan! Asıl puşt sensin! Tescilli puşt!"

Gözlerini büyüterek yüzüme baktı. "Ne dedin lan sen abine?!" Bağlı bileklerimi ve ayaklarımı açmadan beni sandalyeden kaldırıp kucağına aldı. "Görürsün şimdi!"

Burak'a bir şey diyemeden kendimi havuzun serin suyunda bulmuştum. Havuz boyumu aşıyordu. Normalde yüzme biliyordum ama şuan ellerim ve ayaklarım bağlı olduğu için ciddi ciddi boğuluyordum.

Lan imdat! Ölüyorum!

Havuzun klorlu suyu, ciğerlerime doluyordu resmen!

Gözlerim açık olsa da hava karanlık olduğu için suyun içinde zifiri karanlıktı. Belime sarılan ani kollarla irkilsemde kendimi saniyeler içinde suyun üstünde bulmuştum.

Öksürerek beni çıkaran kişiye baktım, Ekin'di.

Bedenimi kaldırıp havuzun kenarına oturttu. Bera ellerimde ki ipleri açarken, Alican'da ayaklarımı kendinde çekip orada ki ipleri açmaya başladı.

Yekta ve Ekin her an Burak'ın üstüne atlayacak gibiydiler.

Ekin hızlıca havuzdan çıktı. "Lan gerizekalı! Kızın eli kolu bağlı suya nasıl attın?! Birde bu havada!"

VAZGEÇ | YARI TEXTİNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin