21. BÖLÜM

5.8K 324 156
                                    


Neler oluyordu anlamıyordum. Dünya benim için durmuştu sanki. İçimde ki acının yanına birde korku eklenmişti, sevdiğim bir insanı daha kaybetme korkusu.

Asil'in kollarımın arasından alınışı, evden çıkışımız, hastaneye gelişimiz her şey bulanıklaşmıştı benim için.

Ameliyathane kapısının önünde, Yekta'nın omzuna yatmış sessizce göz yaşlarımı dökerken bizden uzakta bir şey belli ettirmemeye çalışarak kavga eden abim ve Elif ablayı izliyordum.
Çocukları için endişelenen iki ebeveyni.

Hemen önümde diz çökmüş göz yaşlarımı silen Alican'a kaydı bakışlarım. Onun gözlerinde de çok rahat görülen bir korku vardı.

Şuan burada olan herkesin gözünde korku vardı. Tabii birazda pişmanlık...

Tam karşımda duran Çağlar bile yanımda olmak ister gibi bakıyordu bana. O kadar mı kötü durumdaydım?

Sanırım aramızda en kötü durumda olan Çağlar'ın babası -Arslan bey- di yüzünde ki mahçubiyet ve hâlâ geçmemiş olan korkusuyla Özgür abime bakıyordu.

Onun korumaları yüzünden olmuştu bütün bunlar ama onunda bir suçu yoktu tabii. Bilemezdi böyle olacağını.

Ama bildiğim çok iyi bir şey vardı ki Özgür abimi biraz olsun tanıyorsam, o korumanında, Arslan beyinde hakkından çok iyi gelirdi. Söz konusu kardeşleri ve ya çocuğu olduğunda, neler yapabileceğini düşünmek bile istemiyordum.

Şuanda da bunları düşünecek durumda değildim zaten. Ağlamamın arasından aldığım kesik kesik nefesler artık bana yetmiyordu. Temiz havaya, biraz yalnız kalmaya ihtiyacım vardı.

Yekta'nın kolları arasından sıyrılıp hastanenin bahçesine çıktım.
Saat 12'yi geçmişti, hava oldukça soğuktu ve üstümde ki elbise beni fazlaca üşütüyordu ama şuan kendimi düşünebilecek durumda değildim.

Banklardan birine oturdum ve başımı gökyüzüne kaldırıp derin bir nefes aldım. Hayatım boyunca yaşadığım en büyük korkuydu sanırım bu ve ben gerçekten kötü hissediyordum.

Dakikalar içinde omzumda hissettiğim sıcaklıkla yerimden sıçradım. Yekta deri ceketini omuzlarıma atıp beni sıkıca sardı.

Kollarımı beline dolayıp başımı göğsüne yasladım. "Çok korkuyorum." Sesim fısıltı gibi çıkmıştı ama Yekta'nın duyduğuna emindim.

"Asil iyi, normal odaya aldılar az önce. Sende toparlan artık, abin seni gördükçe daha kötü oluyor."

Göz yaşlarım bir bir tişörtünü ıslatırken kalkmaya çalışsam da beni daha sıkı tutup göğsünden kaldırmamıştı.

"Titriyorsun Badel."

Olabilirdi ama ben farkında değildim. "Soğuktandır."

Bir süre sessizliğini korudu ve beni sıkı sıkı sarmaya devam etti. Bende sessizce göğsünde yatıp geceyi izledim.

Hepimiz için zor bir gün oluyordu. Gerçekten yorulmuştum, fiziksel olarak olmasa bile psikolojik olarak çok yorulmuştum. Ve en yorucusuda buydu sanırım.

Şimdi gidip Asil'i kendi gözlerimle görmek istiyordum ama göreceğim manzaradan da çok korkuyordum. Zira yukarıda Özgür abim ya Elif ablayla ya da Arslan beyle çok büyük bir kavgaya girmiş olabilirdi ve ben bir de bunu kaldıracak gücü kendimde bulamıyordum.

Havanın soğukluguyla titremelerim artarken, bu hayatta sayılı güvendiğim insanlardan birinin göğsünde gözlerim istemsizce kapanıyordu. Direnmeye çalışıyordum, yeğenimin ve abilerimin yanında olmak istiyordum ama uykuya teslim oluyordum.

VAZGEÇ | YARI TEXTİNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin