Multi: Şirvan Aşiti
(Michelle Morone)
Her şey bu kadar size yabancıyken, nasıl özgür
hissederdiniz ki? İçinizde nasıl tarifi olmaz bir huzur olurdu?Ben, bana ait her şeyden uzaklaşmıştım bu şehre gelirken fakat bir şeye yakınlaştığımı hissediyordum. Mutluluğa. Çabuk adapte olan bir insan değildim değişikliğe aslında.
Mardin'e taşındığımızda bile alışma sürecim 2 yıl kadar sürmüştü. Zaten annemi de kaybedince artık o şehre alışmaktan başka da çarem kalmamıştı. Alışmayıp ne yapacaktım?
Aklıma yengemin her gün kafama vura vura söylediği cümleler geliyordu. Sonra da o sözlerin açtığı yaraları sarmaya çalışan amcamın çabaları. İki zıt insan, nasıl yıllarca bir arada yaşayabilmişti? Ben yengemle amcamın sakin bir muhabbetine hiç tanık olmamıştım.
Sürekli kavga ediyorlardı. Sonra sanki hiçbir şey olmamış gibi, konuşmaya başlarlardı. Çoğu zaman kavgalarının sebebi bendim. Yengem beni evinde bir gün bile görmek istemiyordu.
Yengem, o evde olduğum sürece oğlunun bana ilgi duyacağından korkuyordu. Bu düşünce onun içini günden güne kemiriyordu. Beni evinde istememesinin tek ve ebedi nedeni buydu.
Faraz abiyle (amcamın oğluyla) hiç doğru dürüst konuşmamıştık bile. O da benim gibi benden uzak duruyordu. Aynı evde olmamıza rağmen birbirimizden saklanıyorduk. Saklambaç oynuyorduk.
Ben sofraya geldiğimde o kalkıyordu. O geldiğinde ben. Yani böyle bir döngü içindeydik. O, annesinin bana musallat olmasını engellemek için bunu yapıyordu. Çünkü annesini çok iyi tanıyordu.
Faraz abi kız kaçırıp da; kaçırdığı kızın bir ağa kızı olduğunu öğrenince yengemin sevincini asla unutamam. Amcam oğlunun başına gelecekleri düşünüp deliye dönerken yengem neden bu kadar sevinmişti? Çünkü geleneği biliyordu.
Onlara bir kız vermeleri halinde bu kan davasından hem kendilerini hem de oğlunu kurtarabilecekti.
Ve öyle de oldu. Hazar ağanın ailesine beni sundu yengem. Kimseyle konuşulmadan, en çok da benimle.
Zaten, evinde iki lokma ekmeği bana çok gören kadın, bana bu durumu soracak, ya da beni dinleyecek değildi.
"Davet etmemi beklemiyorsun, değil mi?" Şirvan'ın sözleri düşüncelerimi keskin bir bıçak gibi yarıp geçerken etrafıma bakınmaya başlamıştım..
Etrafa karanlık bir sis perdesi vardı ama görebildiğim kadarıyla nezih bir siteydi burası.
Tam Şirvan'dan beklediğim gibi... Lüks aynı zamanda sade. Bu iki tezatlık birbirleriyle uyum içerisindeydi ama.
İç huzurum beni o kadar güvende hissettiriyordu ki buraya nasıl geldiğimizi dahi hatırlamıyordum.
Sanırım İstanbul'un çok büyük olması başımı döndürmüştü.
Ben İzmir'de yaşıyordum daha önce. Evet, İzmir de kalabalık ve büyük bir şehirdi ama burası sanki dünyanın tüm insanlarını içinde barındırıyordu. Attığım her adımda yepyeni bir yüz görüyordum.
Şirvan, yanına gelen adama araba anahtarlarını uzatarak bagajdaki kıyafet poşetlerini kolayca eline aldı ve yürümeye başladı. Ben de onun peşinden gitmeye devam ettim. Zaten geldiğimden beri tek yaptığım şey buydu.
Apartmanın giriş kapısındaki tuş takımına bir numara bastı. Kapıdan bir tıkırtı sesi duyuldu.
Kapıyı açtı ve önce benim girmeme izin verdi. Ardından o da içeri girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YABANİ
ChickLit|| Mardin'den Kaçış Serisi: I || * Kurgu ve isimler değiştirildi. "Bazen evler, dört duvar olmaz." Kadın küçücüktü fakat adamın kalbinde adamdan bile daha daha büyük bir yer kaplamıştı. Bunu kabul edemiyordu adam. Kırıyordu döküyordu ama bunu kab...