Acı ile inlediğini duydum kısa bir süre, ardından elini alnına yerleştirerek; birkaç saniye yere hafifçe eğdi bedenini.
Hazar'ın; Şirvan'a yavaşça yaklaşıp, dikleşmesini sağlama çabasını uzun bir süre izledim.
İçimde garip bir suçluluk duygusu oluşmuştu. Evet canımı çok acıtmıştı cümleleri ile, ama bu kadarını da belki hak etmiyordu.
"Lan, iyi misin oğlum?"
Hazar sormuştu bu soruyu, Şirvan'ı hafif sarsarak.
İri ellerinden sızan kanlar bir ahtapotun kolları gibi kollarında dağılırken ela gözleri bana tutundu. Gözleri koyulaşmış ve gözlerinin aklarında ince şeritler halinde kırmızılıklar oluşmuştu.
Sanki öldüreceklermiş gibi bakıyordu gözleri. İyi de ben böyle olsun istememiştim ki. Kaçması gerekiyordu onun.
"Ben böyle olsun istemedim." Bunu söylemek için fazla geç kalmış gibiydim.
Şirvan'ın gözleri yerde duran bardaklara dönerken dişleri kasılmıştı.
"Hazar eğer kötü bir şey olmasını istemiyorsan al şu kızı, yanımdan uzaklaştır."
Yumruklarını sıkarken ben hala olayın şokunda, perişan bir halde bekliyordum. Böyle olabileceğini düşünmem gerekiyordu.
Şirvan'ın yüzünü, masanın üzerindeki örtüyle, silerken bana döndü.
Dudaklarında, olayın kötü olmasına rağmen alaycı bir gülümseme vardı.
"Benim yıllarca yapmayı istediğim; ama bir türlü cesaret edemediğim, ağzını burnunu kırma isteğimi kız iki dakikada yaptı. Helal olsun valla Aden."
Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Bu nasıl bir psikolojiydi ya?
Şirvan'ın dişleri kasılırken beklemediğim bir şekilde, Hazar'a sertçe yumruk attı.
Ağzımdan hıh diye bir ses çıkarken Hazar sanki yumruk yememiş gibi gülmeye başlamıştı.
Ardından sırıtarak Şirvan'a döndü. Şirvan ise göz devirerek konuşmaya başladı.
"Oğlum çok dövüyorum diye akıl sağlığını mı kaybettin lan? Anlamıyorum seni bir türlü."
Hazar kahkaha atarken ben hala geride durup olayları gözlemlemeye devam ettim. Şizofren mi olmuşlardı bu adamlar?
Şirvan gözlerini bana çevirirken şimdi yüzü yumuşamış gibiydi.
"Kırdığın bardakları temizle."
Emir vermesinden nefret ediyordum bana ama şu an pençelerimi çıkartacak takatim yoktu. Cidden adamın kafasını yaralamıştım.
Ya ölseydi? Bunları düşünmedim. Düşünmek bedenimi kağıt gibi bembeyaz yapıyor, kanım çekiliyordu resmen. Ama o da damarıma basmıştı. Bedenimin zangır zangır titrediğimi hissediyordum.
"Ölmedim, öldüremedin. Bakma öyle!"
"Ben cidden böyle olabileceğini düşünemedim. Özür dilerim."
Alayla sırıttı. Güldüğü için yüzündeki yaralanmadan dolayı, acı dolu bir ifade geçti yüzünde. Kanları yüzünden tişörtüne doğru damladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YABANİ
ChickLit|| Mardin'den Kaçış Serisi: I || * Kurgu ve isimler değiştirildi. "Bazen evler, dört duvar olmaz." Kadın küçücüktü fakat adamın kalbinde adamdan bile daha daha büyük bir yer kaplamıştı. Bunu kabul edemiyordu adam. Kırıyordu döküyordu ama bunu kab...