Yüzümdeki tüm gülümseme kaybolup gitti. Yine o hırçın çocuk ifadem yüzüme yerleşmişti.
"Görende sanacak sürekli konuşup başının etini yiyorum."
"Geldiğinden bu yana zaten bunu yapıyorsun Aden."
Göz devirdim. Cidden çok konuşmuyordum ki. Çok fazla kelime haznem gelişmiş olsa da az ve öz konuşuyordum. Beni nasıl yargılıyordu ya böyle?
O ise sadece, gün içinde bir elin parmağını geçmeyecek kadar konuştuğu için, benim konuşmamın fazla olduğunu düşünüyordu.
Sessiz kalırken Şirvan yerinden kalktı.
"Burada otur! Beni bekle." Dedi.
Ne yapacaktı bu adam yine? Bir şey dememi beklemeden salondan çıktı. Koltuklara oturup beklemeye başladım Şirvan'ın ne yapacağını.
Birkaç dakikanın ardından Şirvan az önce anlaşma maddesini okumamış gibi, tasmasız bir şekilde Faruk ile geldi. Gözlerimi büyüterek, hızla koltuklardan birine çıktım.
"Az önce ne konuştuk biz ya?" Faruk iri bedeniyle hızla bana doğru yürümeye başlarken "Faruk, otur!"
Tam bana yaklaşmaya ramak kala sahibinin sesiyle durdu.
"Onu durdur!"
Dedim çığlık gibi çıkan bir sesle. Bana doğru adımlayıp ardından önümde durarak beni kucağına aldı ve Faruk'a doğru götürmeye çalıştı.
Kucağında çırpınıyordum adeta. Kızdım kendime. Bu adama güvenenin kabahati vardı asıl.
Cidden bu adamla asla anlaşamayacaktım sanırım. Bir de burada kalacaksın diyordu. Ellerimi boynuna dolayıp bedenimi ona biraz daha bastırırken çığlık atmaya başladım.
Yine kocaman eli ağzımı kapattı.
"Korkma, yem etmeyeceğim seni ona."
Gözlerimi kırpıştırarak Şirvan'a öfkeyle bakarken beni, korktuğum şeyi yaparak aşağı, Faruk'un dibine getirdi. Dişlerini gıcırdatarak bana bakıyordu.
Yerinden kalkarak bana doğru yürüdüğünde ise geriye sıçrayarak "Al o canavarı yanımdan, lütfennn!" Diye bağırdım.
Şirvan göz devirip Faruk'u boynundan nazikçe çevirip kendine çekti. "Aden, yanıma gel, sana saldırmasına izin vermeyeceğim."
"Beni parçalatmayacağın ne malum? Beni sorumluluk olarak görüyorsun sonuçta. Beni parçalayıp asitle yakabilirsin. Ben senin yakının değilim sonuçta."
Şirvan kaşlarını alayla kaldırıp "Uzun süredir polisim, bu kadar yaratıcı bir öldürme planı ile hiçbir cinayet mahalinde karşılaşmadım amına koyayım." Gözlerimi kısarken "Yaklaş!" Dedi Şirvan sakin bir tonla.
Dediğini yapmak istemesem de o beni kendine çekip ardından yere oturtmuştu. Korkuyla bakıyordum Faruk'a.
Elimi nazikçe alıp, ona doğru yaklaştırırken kendimi bir anda geriye çekmeye çabaladım ama olmadı.
Nefret ediyordum Şirvan'ın bu başına buyruk hallerinden. Faruk ön patilerini öne uzatıp esnerken elim çoktan onu kafasını bulmuş, siyah, uzun tüyleri arasında kaybolmuştu ince parmaklarım.
Elim titriyor, sakinleşmeye çalışıyordum. Her an üzerime atlama olasılığı beni sinirlendiriyor, bedenimin zangır zangır titremesini sağlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YABANİ
ChickLit|| Mardin'den Kaçış Serisi: I || * Kurgu ve isimler değiştirildi. "Bazen evler, dört duvar olmaz." Kadın küçücüktü fakat adamın kalbinde adamdan bile daha daha büyük bir yer kaplamıştı. Bunu kabul edemiyordu adam. Kırıyordu döküyordu ama bunu kab...