...
Lisa kolları arasında uyuyan sevgilisini uyandırmamaya çalışarak, komodinin üzerindeki alarma uzandı. Ama o kapata kadar Jennie ağlamaktan şişmiş gözlerini açmıştı. Yani en azından denemişti. "Lisa..."
Küçük mırıltısından sonra kaküllü kız sevgilisinin yanağına küçük bir öpücük bıraktı. "Günaydın."
Jennie gözlerini ovuşturdu. "Günaydın."
Lisa yataktan kalkmadan önce onu bir kere daha öptü ve hazırlanmak için ayaklandı. "Bugün koşacak mısın?"
Jennie olumlu anlamda başını salladı. "Bütün bu karmaşık duyguları bir yerden atmam lazım."
Lisa gömleğini iliklerken ona döndü. "Merkezdeki sahilde koşabilirsin tabii."
Jennie'nin başta kaşları çatılsa da sonradan sevgilisine hak verdi. "Hmhm... Orada koşarım."
Morali bozulmuştu, o sahilin sessizliğini seviyordu. Sabahları orada olmak ona iyi geliyordu. Ama şu an oraya gitmek, ne kadar sevse de gözüne korkunç gelmişti.
Yine de üzüldü en sevdiği alanın travma olarak kalmasına.
O düşünürken, Lisa da melodiler mırıldanarak üzerini giyiniyordu.
Jennie de ona ayak uydurdu ve kalkıp koşu için giyinmeye başladı. Yataktan kalktığı an bedeninin yorgunluğunu hissetmişti. Omuzlarında bir ağırlık, onu tekrar yatağa uzanması için itiyor gibiydi. Bacakları tutmuyordu ve uzun süredir bir şey yemediği için kalkınca başı dönmüştü.
Düşecek gibi olduğunda, Lisa fark edip hızlıca yanına koştu ve sevgilisini yatağa oturttu. "Güzelim, iyi misin?"
Jennie olumlu anlamda başını salladı. "Çıkmadan bana kahvaltı hazırlar mısın? Bugün çıkmasam daha iyi gibi."
Lisa onun sırtını ovalarken şefkatli sesiyle konuştu. "Tabiki."
Kelimesi biter bitmez telefonu çaldı, kalkıp açmadan önce Jennie'nin iyi olup olmadığını anlamak ister gibi suratına baktı ve sevgilisi, iyiyim demek ister gibi mırıldandı. "Sorun yok."
Kalktı, gömleğinin son düğmesini de ilikledikten sonra telefonunu alıp kimin aradığına baktı. Gördüğü isimle yutkundu ve istemeye istemeye, arayan kişiyi sevgilisine söyledi. "Baban arıyor."
Jennie yorgun suratıyla yere bakarken, duyduklarıyla hızlıca başını kaldırdı. "Aç."
Lisa keyifsizce telefonu açıp hoparlöre aldı. Açar açmaz, babasının değil de Daphne'nin sesini duymak Jennie'i afallattıç "Alo?"
Daphne tedirgin sessiyle hattın öbür ucundan seslenmişti. Jennie sinirle baksa da, sesine tahammül de edemese, Lisa son derece soğukkanlı bir şekilde konuştu. "Daphne?"
Daphne fazla zamanı yokmuş gibi aceleyle konuştu. "Bugün görüşebilir miyiz? Jennie'e bir şey söyleme ama lütfen."
Lisa aynı soğuklukta devam etti. "Birbirimizle her şeyi paylaşırız."
Ancak Jennie sevgilisinin bu tavrını sevmemişti. Hemen, neredeyse duyulmyacak kadar kısık sesle söyledi. "Tamam de!"
Lisa kaşlarını çattı, anlamamış olsa da sevgilisinin meraklı haline verdi ve kabul etti. "Peki söylemem."
Daphne rahatlayarak iç çekti. "Evinizin yukarısındaki kafeye gelir misin öğle molanda?"
Lisa onaylayan bir mırıltıdan sonra telefonu kapattı.
...
Küçük kız evinde dört dönüyor, hapishane avlusunda gibi devamlı turluyordu. Bir yandan tırnaklarını kemiriyor, bir yandan derin nefesler alıyordu.
Daphne'nin masum olmadığına emindi, onu sevgilisiyle aynı cümlede geçirmek bile deli gibi bir kıskançlık sebebiydi.
Lisa gittiğinden beri, ona gitmesini söylediği için binlerce kez pişman olmuştu. Çok korkuyordu Lisa'yı etkilemesinden.
Nasıl normal iki insan olarak konuşacaklardı? Daha önce de ona kapılmıştı, uzun bir süre hemde. Şimdi de kapılmayacağını nereden bilecekti.
İçi içini yerken, saatlerdir sürekli yaptığı gibi saati kontrol etti. 21.30
Lisa'nın gelmesi an meselesiydi.
O anda, anahtarın kilide girme sesini duydu. Lisa sessiz adımlarla odaya geçecekken, sevgilisini salonda görmesiyle kaşları çatıldı. "Sevgilim?"
Jennie hemen yanına gidip ona sarıldı. "H-hoşgeldin." Onu hoşça karşılamak, endişelendirmemek istemişti ama sesi titremişti işte.
Lisa küçük bedenini sıkıca sarmaladı. "Noldu sana?"
Küçük kız ona sokulup gözlerini kapattı. "Ne dedi sana?"
Lisa iç çekti. Daphne ile öğle arasında kısaca konuşmuştu ve geri kalan yoğun gün arasında bu konuşmayı pek hatırlamamıştı. Şimdi sevgilisini böyle endişeli gördüğünde, konuşma yapılır yapılmaz onu aramama düşüncesizliğini yaptığı için çok pişman oldu ve onu daha da sıkı sarmaladı.
Bir süre öylece durdular, Jennie'e söylemek için doğru kelimeleri aradı. Sevgilisinin öfkeye meyilli halini, olabildiğince sakin tutmaya çalışıyordu. Boğazını temizledi. "Bence o her şeyden habersiz Jennie."
Jennie'nin anında soluğu kesildi, ancak başını sevgilisinin boynundan kaldırıp bakmadı. "Sadece seni çok özlediğini, görüşmek istediğini ve ilişkimiz yüzünden artık bize kızmadığını söyledi. Babanı oraya getirdiği için de çok suçlu hissediyormuş."
Jennie hızlıca başını kaldırdı. "O mu getirmiş?"
Lisa olumlu anlamda başını sallayıp kızın anlını öptü. "Onu tanıyorum bebeğim, samimi olmasa anlardım."
Lisa sakinleştirmek adına, onu bir kez daha öptü ve devam etti. "Bence bu işte onun parmağı yok."
Ancak Jennie'i ikna edememişti. Genç kız sadece sahte bir şekilde hafifçe gülümsedi. "Yatalım hadi çok yorulmuşsundur."
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nemesis || jenlisa
FanfictionJennie etrafında şaşkınlıkla duran adamlara ve yerde yatan, afallamış kıza bakarken, sırıtarak konuştu. "Bu oyundan hepiniz, tek bir sıyrık bile almadan ama ölmüş olarak çıkacaksınız" Kitap ismini, yunan mitolojisindeki intikam tanrıçası olan Nemesi...