...
Düşünsenize, iş yeriniz daima stresli ve panik halinde bir yer... İçeri giren insanları sakinleştirmek, onları avutmak ve suçsuz olduğunuza ikna etmek imkansız. Hastaneler... İşte bu yüzden doktor olmamalısınız.
"Bana bir şey söyle!" Daphne muhtemelen hiç bir suçu olmayan ve elinden gelen her şeyi yapan (özellikle karşısındaki kızıl saçlı kız onu öldürmesin diye ekstra çabalıyordu) doktoru, önlüğünden tutup bağırdı.
Doktor korkmuş bir şekilde, kızın onu sıkıştırdığı duvara sindi. "E-elimizden geleni yapıyoruz fakat kurşun yarası derin."
Daphne histerik bir şekilde güldü ve hastanenin bekleme yerinde ne bulduysa tekmeledi. Misafirlerin ikramlarının koyulduğu masa, olağanüstü bir güçle itilmedikçe düşmeyecek bekleme koltukları ve bulabildiği diğer her şeyi düşürdü.
Artık insanları da korkutuyordu. Bir hasta yakını hariç. O hiç bir tepki vermeden duvara yaslanmış onu izliyordu. Kısa süre sonra bir güvenlik, alelacele Daphne'nin koluna girdi. "Efendim, çok gerildiniz sizi biraz hava almaya çıkaralım." Dedi ve bu bahaneyle kızı bekleme yerlerinden çıkardı. Daphne'nin hiç şaşırmayan o garip kızı süzme vakti bile olmamıştı ama şu an bunu umursayacak hali yoktu, kardeşine yapacağı işkenceleri planlıyordu.
Bir an, öfkesinin ardındaki, Daisy'nin aşkı ile yeşermiş iyilik tohumları fısıldadı. Sen öyle biri değilsin artık... Kardeşine anlayışlı olmalısın... Ama kızıl saçlı kızın öfkesi, o yeşeren tohumların fısıltılarını susturdu. Hatta öyle bir güçlükle susturdu ki, Daphne farkında olmadan öfkesinin kelimelerini bağırdı. "Sikiyim anlayışı! Sevgilimi öldürmek istiyor!"
"Öldürmek." Kelime dudaklarından çıktığı an, Daphne eğer bu yaşanırsa ne hissedeciğini düşündü. Olmazdı. Olmaz, yapamazdı. Daisy onu kurtarmıştı. Onun hayata tutunmasını sağlamış, bir katilden bir insana dönüştürmüştü onu. Her şeye tercih edeceği kızın ölümünü kaldıramazdı Daphne.
Sakinleşmeye çalıştı. Arabalar hastanenin önüne park ediyor, acele ile içeri girenler onu görmüyordu bile. Telaş içinde koşturanlar veya iyileştiği için neşe ile içerideki eşyaları toparlamaya gelenler...
Daphne kapının kenarına çekildi ve yere oturup dizlerini kendine çekti. Ellerini saçlarının arasından geçirip başını dirsekleri arasına aldı. Çığlık atmasını ancak bu şekilde bastırabiliyor, derin derin nefesleri arasında kendine fısıldıyordu. "Sakinleş, sakinleş..."
Normalde böyle biri değildi, her türlü problem anında sakin kalmayı bir şekilde başarırdı. Şu an verdiği tepkilerin tamamen drama ve saygısızlık olduğunu düşünmüştü hep. Çünkü kendisi, normalde böyle bir olay yaşasa bile pasif agresif kalmaya devam edebilirdi, ve bu tavrını diğerlerinden de bekliyordu.
Ama işte, söz konusu sevgilisi olduğunda, işlerin çığırından çıkması çok kolaydı.
Bir süre orada oturdu. Ne yapacağını, sıradaki hamlesinin ne olacağını düşündü. Dikkatli olmalıydı çünkü kardeşi şaka yapmıyordu.
Niyeti onlarla uğraşıp gitmek değildi, Daphne'ye yaşattığını yaşatmak istiyordu. Daphne eğer Daisy ile tanışmadığı halinde olsaydı, muhtemelen bunu bir rekabet olarak görür ve buna göre, onun hamlesinden daha büyük bir hamle düşünürdü. Ama şimdi, zayıf noktasından vurulduğunda, normalde sinire dönüşen gözyaşları gözlerinden boşalıyordu. Bir yanı kardeşine işkenceler ederek bir daha bunu yapmaması gerektiğini göstermek istiyor; diğer yanı ise sadece sevgilisini alıp kaçıp gitmek istiyordu. Keşke diye düşündü kızıl saçlı kız, keşke bir tarafı ağır bassaydı da o tarafı dinleyebilseydi.
Telefonu çaldı. Tuttuğu korumalardan biri. "Alo?"
Karşısındaki erkek sesi, tekdüze bir tonla, aramadan önce ezberlediği sözlerini tek hamlede aktardı. "Bayan Dpahne, yarın ben ve arkadaşlarım işe başlayacağız. Nerede olacaksınız? Kimi takip edeceğiz?"
Bu sırada hem bir doktor, koşarak hevesle hastane kapısından çıktı, hem de bekleme odasındaki o sakin hasta yakını hızlı adımlarla çıktı. Her ne kadar doktor dikkatini dağıtacak kadar neşeli olsa da, Daphne çıkan hasta yakınının yüzünü görebildi. "Hanımefendi, sevgiliniz hayati tehlikeyi atlattı özel odaya aldık, bir saate uyanması bekleniyor!" Diyordu doktor heyecanla.
Bu sırada telefondaki koruma sorarcasına; alev gözleri hastaneden koşarcasına ayrılan kardeşinde olan patronunun ismini söyledi. "Bayan Daphne?"
Daphne hızlıca yanıt verdi telefondakine, gözlerini uzaklaşmakta olan kardeşinden ayırmadan. "Yarın hastanenin önünde olacaksınız, dedektifler Jennie Kim'in bilgilerine ulaşsın. Son bir yıldır ne yapıp ettiğini bilmek istiyorum."
Telefonu kapattı, doktorun yardımıyla oturduğu yerden kalktı ve sevgilisinin uyuduğu odaya gitti.
...
Sonrasında Alice'i defalarca aradı ve ona küfrettiği onlarca sesli mesaj bıraktı. Ama Alice, Daphne ile son konuşmalarından sonra ortadan tamamen kaybolmuştu.
Daphne birkaç kere kursun yetkililerinden onunla ilgili bilgi almayı, hatta rüşvet teklif etmeyi bile denedi ama başarısız oldu.
Ertesi gün, sevgilisi odada dinlenirken, dedektiflerden biri elinde bir dosyayla içeriye girdi.
Daisy'nin yorgun bakışları adamda gezindi, polisle çalışan biri olduğunu düşünerek konuştu. "Polisle de konuştum, beni vuranı görmedim. Maskesi vardı."
Daphne onun elini tuttu. "Hemen döneceğim."
Dedektifle birlikte dışarıya çıktı. Dedektif gözleriyle etrafı kısa bir kolaçan ettikten sonra konuşmaya başladı. "İki gündür araştırıyoruz fakat Jennie Kim ile ilgili elimizdeki bilgiler çok kısıtlı." Daphne başını salladı ve anlatmasını söyledi. Bildiği şeyleri çabucak geçiştirdi. Nerede büyüdüğü, nasıl yaşadığı falan filan. Sonunda ilgisi çeken kısma geldi. "Lalisa Manoban'ın ölümünden sonra bir yere taşınmamış. Evinde babası yaşıyor ama kendisinin sadece sık sık yenilenen otel kayıtları var. Bir kazancı da yok, otelde kalacak parası olduğunu sanmıyoruz. Kendisini takip de ettik, oteli başkası onun adına alıyor olabilir diye. Ancak iki gündür otelden çıkıp, gece oraya dönüyor. Bir gün otelden hiç çıkmadı, diğer gün sadece akşamüstü ve sabah erken saatlerde bir araba onu aldı. Bir uçurum yoluna girdiğini gördük, tanınmamak adına yola giremedik."
Daphne, Alice'in bu işin içinde olduğundan tamamen emin oldu ve teşekkür edip sevgilisinin yanına döndü. Daisy ona getirilen meyve sularından birini açmış içiyordu. "O kimdi?"
Daphne onun yatağının yanına çektiği sandalyesine oturdu. Ona yalan söylemek de istemiyordu, telaşlandırmak da. Olanları yumuşatmayı seçti. "Bir dedektif, sana olanı araştırması için apartmana girip çıkanlara bakmasını istemiştim."
Daisy şaşırdı. "Yasal bir şey mi?" Kızıl saçlı kız başını olumlu anlamda salladı ve sevgilisinin ona yakın elini tutup, küçük şefkatli öpücükler bıraktı. Daisy gülümsedi ve Daphne ona yaklaşıp küçük gamzesine de bir öpücük bıraktı. "Çok güzelsin."
Yataktaki kız yorgun gözlerini tatlı tatlı devirdi. "Halime bak, perişanım." Daphne bu sözlerine inat onu kıkırdamalarını duyana kadar öptü.
Geri çekildiğinde de şefkatle gülümsedi. "Sana hazırlanmanı söylediğimi hatırlıyor musun, hani olaydan önce?"
Daisy hatırlamak adına kaşlarını çattı ve çok emin olamasa da başını salladı. "Evet, sesin telaşlı geliyordu, endişelenmiştim. Nereye gidecektik?"
Daphne onu korkutmamak adına gülümsemesini silmemeye çalıştı. "Amerika. Ayrıca endişeli değildim," kızın yaşadığı travmanın zihnini allak bullak etmesini kullandı biraz. "yanlış anlamışsın, sadece seni gezdirmek istemiştim. Çok uygun bir fiyata bilet buldum, haftaya pazartesi uçuşumuz."
...
He canım he gidersin
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nemesis || jenlisa
FanfictionJennie etrafında şaşkınlıkla duran adamlara ve yerde yatan, afallamış kıza bakarken, sırıtarak konuştu. "Bu oyundan hepiniz, tek bir sıyrık bile almadan ama ölmüş olarak çıkacaksınız" Kitap ismini, yunan mitolojisindeki intikam tanrıçası olan Nemesi...