NEMESIS

202 23 15
                                    

Bölüm şarkısı you don't own me ;)

...

Jennie oturduğu koltukta, henüz içilemeyecek kadar sıcak olan kahvesiyle kardeşinin sevgilisini izliyordu.

Daisy part-time garsonluk yaptığı yerde, telaşla etrafta dolanıyordu.

Jennie'ye kahvesini verirken, onum gözlerine bile bakmadan işine dönmüştü. Belki baksaydı anlardı sevgilisiyle benzerliklerini.

Jennie büyük bir dikkatle ve yavaş yavaş alev kırmızısına dönen gözleriyle izliyordu kızı. Bir eli ensesindeki saçla oynuyor, diğeri ise tekli koltuğun kol koyma yerinde duruyordu.

Kilitlenmiş gözlerle, Daisy durmadan oradan oraya gitmesine rağmen hiç ıskalamadan izledi onu.

Demek bu kızdı kardeşinin yeni " Lisası". Gözlerini devirdi.

Daisy ne kadar da masum, dupduru bir güzellikte diye düşündü. Uzun boyu, cılız bir fiziği vardı. Koyu sarı, kumrala çalan uzun saçlarını aceleyle çirkin bir topuz yapmıştı. Deniz mavisi çok güzel gözleri vardı.

Ama Jennie ondan etkilenmedi. Onu süzdüğü on saniyede, kini tarafından ele geçirildi ve kızın sıradanın teki olduğuna karar verdi. Sanki ona düşermiş gibi.

Ve sonra beklediği konuk geldi. Daphne her zaman ki gibi sevgilisini almak için gelmişti, çalışma saatinde bir dakika bile fazla kalmasına izin vermezdi. Birine kahve servisi yapan sevgilisinin beline arkadan sarıldı ve servis yapılan kişilere gülümseyerek, Daisy'i kendisine çekti.

Biraz cilveleştiler. Öpüştüler ve sonunda, Daphne gözlerini onlardan bir an olsun ayırmayan kızıl gözleri fark etti.

Sevgilisine sarılırken, Daisy ona günüyle ilgili bir şeyler anlatıyordu ama Daphne öylece kalakaldı. Daisy geri çekilmeye çalıştıysa da, kızıl saçlı kız kollarını ondan ayırmadı. Müthiş bir koruma içgüdüsü ile sıkıyordu kızı. Gözlerini küçük kardeşinden ayırmadığında Jennie sırıttı. Daisy sonunda onun kollarından kurtuldu ve dikkatlice baktığı kişiye baktı.

Jennie mutlu çifte gülümsedi ve hala içilmeyecek kadar sıcak olan kahveyi tek dikişte bitirip mekandan çıktı.

...

Daphne karşısında duran üç adama baktı. Hepsini öyle sıkı tembihlemiş, öyle çok paralar vererek tutmuştu ki...

Jennie'yi gördükten sonra hem kendi işinden izin aldı, hemde hiç huyu olmadığı halde Daisy'i de evde kalmata zorladı.

Daisy hoşlanmamıştı bu kısıtlamadan. Gelemezdi böyle şeylere. Hatta biraz hayal kırıklığına uğramıştı. Hep böyle aptal kısıtlamalar yapan çiftleri eleştirirdi, nasıl öyle biri bulabildim ki diye düşünüyordu. Evde kaldıkları günlerde bu yüzden mesafe girdi aralarına. Ama Daphne bunu küçümsedi, hallolurdu, şu an onu daha iyi koruyacak bir şey bulmalıydı.

Ve buldu da. Çok fazla koruma ge dedektif tuttu. Araştırabildiği kadar araştırdı, deliler gibi soruşturdu.

Kardeşinin hala onu son gördüğündeki gibi, gözlerinin intikam ve öfkeyle parlaması deli gibi korkutmuştu onu.

Ne mi bekliyordu? Elbette Jennie'nin onu sarıp sarmalamasını falan beklemiyordu ama düşünmüştü ki... en azından yasını tutmuş ve eskisi kadar sinirli değildir diye düşünüyordu.

Çünkü ilk kez gerçekten aşık olan insanlar. Dünyadaki en büyük aşka sahip olduklarını sanarlar. Daphne de öyle sanıyordu, Lisa ve Jennie'nin aşkını, kendisi ve Daisy arasındaki kadar büyük görmüyordu. O yüzden Daisy'i kaybetmek ona bir insanın dünyada yaşayacağı en büyük acıyı yaşatırdı.

Aşk işte. Saf sevgi gibi görünüp insanı böyle güçlü manipüle ediyor, egosunu böyle besliyor ve böyle delirte delirte aptallaştırıyordu.

Daphne zeki bir kızdı. Kardeşi ve Lisa ile şu ana kadar baş edebildiyse de bu yüzdendi. Ama aşk aptallaştırır. Aşk zaaftır. Yani kısacası, aşk Daphne'nin ölümüdür.

Tabiki bütün bunları kabullenmedi. Korumalarla olayın üzerine gidip gerçekleri geçiştirmeye çalıştı.

Lisa aklına her geldiğinde daha da çok delirdi. Pişmanlıktan mıydı bu delirme? Hayır. Ya aynısı sevgilisine yapılırsa diyeydi.

Daphne her şeyi salisesi salisesine hatırlıyordu. Kontrolden çıkmış alevleri, Lisa'nın neredeyse yarısı yanmış bedenini. Yaşıyordu gerçi, Daphne sevinmişti bunu görünce. Onu kendisi öldüreceği için. Bir tarafı yanmış saçlarını dolamıştı ellerine, sertçe çekmişti kızın bedenini alevler arasından. Lisa'nın bilinci açıktı, yardım çığlıkları atıyordu, deniyordu en azından, pek sesini çıkarabildiği söylenemezdi o haldeyken. Daphne'yi görünce kurtarıldığını sanıp sevinmişti. İçi rahatlamış, yeniden güvende olduğunu sanmıştı. Sonra alevler arasından çıkarılan bedeni sertçe tekmelendi, acıyla inleyerek küçüldü yattığı yerde. Daphe'nin küllerle boyanmış yüzüne anlamazca baktı. Kin dolu sesini işitti hemen sonra. "Bütün bunları bana yaşatıp mutlu olabileceğini mi sandın?" Sert bir tekme daha. "Birini mutsuz eden bir ilişki, kimseyi mutlu edemez Lisa." Ve yine saçlarından tuttu onu. Eğildi ve yüzübe yaklaştı. "Beni seçmemek ölümün olacak, sana yapman gerektiğini söylemiştim." Kızı alevlerin arasına attı ve gitti.

Öfkesini dindirmedi tüm bunlar. En çok da bu hayal kırıklığına uğrattı onu. Nasıl olur da geçmezdi, nasıl olurda hala öfkeli kalırdı? Çözülmemiş miydi artık? İnkar etti hissettiği suçluluğu da, yanlış yaptığını durmadan fısıldayan sesi de. Hayatına devam etmeye çalıştı.

Ama bulmuştu işte yine onu.

Düşündükçe kendini kaybediyordu. Uyuyamıyor, resmen yerinde duramıyordu. Kaçamamıştı.

Alice'i aradı bu çaresizlikle. Yapacak başka neyi vardı ki? "Alo?"

Alice gecenin bu saatinde gelen telefonu, pek de uykulu gelmeyen bir sesle açtı. Daphne pek de merhaba deme ihtiyacı duymadı. "Birinde olmaması gereken fotoğraflarım var. Güvenlik kamerası görüntülerini silmiştim, nasıl buldu bilmiyorum. Adım gibi eminim orada benden başkasının olmadığına. Sadece o kamera vardı. Düşündükçe daha da deliriyorum."

Keskin bir rüzgar sesi geldi hattın diğer ucundan. Daphne kaşlarını çatıp sordu. "Bu saatte uçurumda mısın sen?"

Alice sorusunu duymazdan geldi. "Sakin olur musun? Beni korkutuyorsun. Telaşını anlıyorum, belli ki yapmaman gereken bir şey yapmışsın, anlıyorum gerçekten ama sakinleşmeden çözülmez."

Daphne sinirle bağırdı. "Anlamıyorsun! Kimse anlayamaz! Hepiniz beni suçlu bulacaksınız!"

Bir gariptir kötüler. Çünkü kötü insanlar, iyileri kendileri kadar kötü halde olmadıkları için küçümser, bir yandan da onlar gibi bir hayata sahip olamadıkları için delirirlerdi. Yaşamadan anlaşılmayacak bir denklem... O yüzden doğruydu Daphne'nin bu sözü. Onu ondan başka kimse anlayamazdı.

Alice onu sakinleştiremediğini görünce konuyu değiştirmeyi denedi. "Uçurumdayım, gekebilirsin."

Daphne telefonu kapattı.

...

Alice karşısındaki uyduruk sandalyede oturan Jennie'e döndğ telefonu kapatır kapatmaz. "Buraya geliyor."

...

nemesis || jenlisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin