...
Jennie üç hafta olmasına rağmen bir türlü alışamadığı evlerinin, uzun penceresinden güneşin doğuşunu izliyordu. Sevmiyordu burayı, ne şehiri ne de bu yeni yaşantıyı sevmişti. Uyuyamıyordu burada nedense, ya kabus görüyor ya da bir türlü uyku girmiyordu gözüne. Daphne'den hiç etmediği kadar nefret ediyordu bu ülkede olmak zorunda oldukları için.
Hala aklı almıyordu Lisa'nın anlattıklarını. Bir insan nasıl bunları yapabilir, yapsa da nasıl gelip anlatabilir diye düşünüyordu. Ama Daphne için olanları anlatmak hiç zor olmamıştı çünkü kendini haklı ve yaptıklarını da sevgisinin göstergesi olarak görüyordu.
Lisa'nın da aklından çıkmıyordu olanlar, ama o bir iş aramakla kafa dağıtabiliyordu.
Babası odadan çıktıktan sonra, Daphne artık yorgun gözükmek zorunda hissetmedi ve sevgilisinin odaya girmesini bekledi. Kalbi çarpıyor, artık her şeyi, bütün fedakarlıklarını ona anlatacağı için içi içine sığmıyordu. Bir yandan da Lisa'nın yaptıklarından pişman olduğunu haykıran sözleri için sabırsızlanıyordu. O odaya girmeden önce fısıldadı kendi kendine. "Artık bitti aşkım, dayanamıyorum, sana bizim için yapıklarımı söyleyeceğim."
Saniyeler sonra kapı açıldı ve Lisa odaya tedirgin adımlarla girdi. Daphne'nin sahildeki halinden sonra ondan ürkmeye başlamıştı. Daphne burukça gülümsedi ve gözleriyle yatağının yanındaki sandalyeyi gösterdi. Lisa aynı temkinli tavırla oturdu yanına. Oturduktan birkaç saniye sonra, beklemediği bir şekilde Daphne yatakta doğruldu ve elini şefkatle tuttu. "Nasılsın?"
Lisa rahat bir tavırla elini çekti ve arkasına yaslandı. "İyiyim."
Daphne onun bu hareketine alındığını belli etmemek için bakışlarını çevirdi. "Seninle konuşmak istedim, sana söylemek istediğim bir sırrım var." Gözleri tekrar onu buldu, bu sefer kendinden emin, hatta biraz korkutucu bakıyordu. "Kimseye söylemeyeceğine söz verir misin?"
Lisa bunu anlamsız bulsa da onayladı. "Söz veriyorum."
Yeterli değildi. "Hayatın üzerine söz verir misin?"
Lisa gözlerini devirdi, karşısındaki kızın bakışları onu korkutmuyordu. "Hayatım üzerine söz veriyorum."
Daphne birkaç kısa saniye sustu, pencereden dışarıyı izledi ve sonunda konuştuğunda, Lisa çıkmak için sabırsızlanır haldeydi. "Aslında kaçırılmadım."
Lisa'nın titrettiği bacağı durdu ve gözleri kocaman açıldı. "Suçlu hissetmeniz için kaçtım. Benim değerimi anlaman için." İç çekti. "Ama sen yokluğumu onunla sarmayı seçtin."
Lisa şok içinde karşısındaki kıza bakıyor, cidden onu mu suçladığını ve anlattıklarının gerçek olup olmadığını kavramaya çalışıyordu. "Bütün o kötü aylar boyunca izledim sizi, sizi takip eden bir ekip bile vardı. Onunla olmaya çalışmanı izledim." Cümlenin sonuna doğru gözleri öfkeyle doldu. "En azından öyle sandım." Gözlerini Lisa'ya kitledi. "Ona gerçekten aşkla baktığını sen söyleyene kadar reddettim. Ona öfkelendim, ona zarar verdim, ama suçlu o değildi, sizdiniz." Sesi yükseldi. "Bugün suçunu sen söyledin bana!" Lisa sandalyesinden hızlıca kalktı, Daphne onun özür dileyerek ayaklarına kapanacağı zannederek devam etti. "Öğrendin işte, senin için yaptıklarımı öğrendin! Pişman mısın artık, bütün bunları yapan birini kaybettiğin için pişman olduğunu söyle!"
Lisa korku dolu ve hızlı adımlarla odadan çıktı.
Jennie düşündükçe, vücudundaki yarayı gördükçe daha çok deliriyor, daha da öfkeleniyordu. Sevgilisinin iş bulma çabasını etkilememek adına belli etmemeye çalışıyordu ama pek becerdiği söylenemezdi. Lisa onun bu hallerini her gördüğünde içi giderek bakıyor, dikkatini dağıtmak için elinden geleni yapıyordu.
Yarım saat önce çıkmıştı, kış mevsimi yüzünden geç doğan güneş onu engellemedi. Bir an önce çalıştığı küçük dükkandaki ayak işlerini halletmeli ve iş aramaya devam etmeliydi. Çalıştığı yer günde yirmi dolar veriyordu ve hiç bir işlerine yaramıyordu, Lisa sadece birikmiş paranın üstüne katmak adına oradakilere yardım ediyordu ve erkenden çıkıp, aynı günün gecesi özgeçmişini verdiği restoranlardan onu görüşmeye çağıranlar gidiyordu.
Jennie de öylece bekliyordu onu. Tüm gün. Düşünüp delirmemesi imkansızdı.
Telefonunun çalmasıyla sıyrıldı delirten düşüncelerinden ve içini her saniye daha çok yakan nefretinden. "Alo?"
Hattın ucundan Lisa'nın heyecan dolu sesi geldi. "Alındım, mutfaktayım artık!"
...
Ertesi sabah Lisa, akşamdan hazırladığı kıyafetleri giydi ve özenle çantasını hazırladı. Jennie ilk günü için ona güzel bir kahvaltı hazırladı ve güzel sözlerle onu motive etti. Kapıdan çıkmadan önce de tembihledi. "Çok yorulma. Seni seviyorum."
Lisa hafifçe gülümseyerek onun dudaklarına bir öpücük bıraktı. "Seni seviyorum." Bir öpücük daha, diğerinden biraz daha uzun. "Her şeyden çok seviyorum seni."
Jennie gülerek yolculadı onu.
İkisi için de her şey çok hızlı oldu. Lisa gider gitmez, ismini mutfaktakilere söyleyip çalışmaya koyuldu. Nefes bile almadan çalışıyor, hızlı ve pratik olmak için her şeyi yapıyordu.
Jennie ise o gittikten sonra birkaç tarif denemek için defteri karıştırıyordu. Bir tarif seçti. Malzemeleri hazırladı. Lisa'nın en sevdiği pastayı seçmişti. Geldiğinde çok mutlu olucaktı. Bu düşüncenin hevesiyle saatler harcadı tatlısına, sonunda bitirdiğinde keyifle pastanın son haline ve hazırladığı diğer yemeklere baktı.
Hava kararmıştı, Lisa'nın gelmesine az kaldığını düşünerek masayı hazırlamaya koyuldu.
Gerçekten de az kalmıştı. Restoranın kapanmasına 1 saat vardı ve içeride de sayılı müşteri vardı.
Etraf durulmuş, hızlıca birbirine çarpan tabak sesleri azalmıştı. Günün yorgunluğundan, herkes daha sakin çalışır olmuştu. Bütün gün aceleyle içeri girip siparişleri bağırarak, kaba bir tonda söyleyen garsonlar bile artık kapıları çarpmadan, sakince içeri girip siparişleri söyleyip gidiyorlardı.
O sırada garsonlardan biri, restoranın bahçe kapısında müşterileri karşılayan görevlinin yanına gitti ve cam kenarındaki 4 kişilik masada yalnız başına oturan, taktığı büyük şapka yüzünden suratı görünmeyen kadını işaret parmağı ile gösterdi. "Hanımefendi çok üşüyormuş, bütün camları ve kapıları kapatmamızı rica etti."
Görevli onu başıyla onayladı ve dediğini yaptı. Garson aynı sakinlikte mutfağa döndü. "Sufle siparişi hala hazır değil mi?"
Sufleyi hazırlayan şef söylendi. "Daha 5 dakika oldu, büyücü değilim ben." Cümlesi bittikten sonra hızla önüne döndü ve Lisa'ya seslendi. "Lisa üst kattaki mutfağı temizler misin?"
Lisa başıyla onu onayladı ve üst kata çıktı. Alt kattan ziyade epey küçük ve temizlemesi kolay bir yerdi, kollarını sıvadı ve yıkamak adına eline bir tabak aldı. Ancak duyduğu patlama sesiyle yerinde sıçramış ve tabağı elinden düşürmüştü.
...
"Alo? Jennie Kim? Lalisa Manoban'ın yakını mısınız? Çalıştığı restoranda yangın çıktı ve kendisi dahil bütün çalışanları hala çıkaramadık. Yangını kontrol altına alamıyoruz."
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nemesis || jenlisa
FanfictionJennie etrafında şaşkınlıkla duran adamlara ve yerde yatan, afallamış kıza bakarken, sırıtarak konuştu. "Bu oyundan hepiniz, tek bir sıyrık bile almadan ama ölmüş olarak çıkacaksınız" Kitap ismini, yunan mitolojisindeki intikam tanrıçası olan Nemesi...