35

7.1K 280 68
                                    

Satır aralarına yorum yapmayı unutmayın. :)

Finale çok, çok az kaldı. Bu yüzden bölümler son hızla geliyor. :)

Nasıl arabalara bindik, nasıl hastaneye geldik anlayamamıştım. Fakat şuan kapının ardındaki kişinin Ayaz olduğunu yeni yeni idrak etmeye başlamıştım.

Şuan yoğun bakımda solunum cihazına bağlanmıştı. Oksijen tüpü ile nefes alıyordu. İçeriye girmeliydim. Sevgilim Benim kokumla nefes alırdı.

Bak sevgilim saçlarım yine dalin kokuyor.
Küçük bebeğin geldi, hadi gel yanıma.

Gözlerim öylesine yanıyordu ki açık tutmakta zorlanıyordum. Beni affetmesi lazımdı. Onunla ayrı olmak kalbimi acıtıyordu. Şimdi girseydim yanına uyusaydı yine göğsümde. Saçlarının kokusunu içime çeke çeke kapansaydı gözlerim.

Herkes dağılmış şekilde sandalyelerde oturuyorlardı. Mert sandalye de oturmuş başını duvara yaslamıştı. Defne ağlıyordu ve ben onu ilk kez ağlarken görüyordum. Uras ise sandalye de defneyi kendine çekmiş, dolu gözlerle Defne'yi sakinleştirmeye çalışıyordu. Açelya ve Asaf yere oturmuşlardı. Asaf'ın omuzları çökmüş sessizce gözyaşı döküyordu.

Açelya ağlamamak için kendini zor tutuyor Asaf'ı teselli etmeye çalışıyordu. Deniz ve Başak ise başka bir sandalye de oturmuşlardı. Başak hıçkırıklarla ağlıyordu Deniz'in ise gözünde bariz belli olan pişmanlık vardı. Sabah öyle çıkıştığı için pişmanlık hissediyordu muhtemelen. Sare hanım ise köşede bir sandalye de elinde peçetesiyle iç çekerek ağlıyordu. Ona destek olmak istiyordum ama kalkacak mecalim yoktu. Ayaz'ın babası ise yoldaydı.

Ben ise yoğun bakım kapısının yan duvarına çökmüş bacaklarımı kendime çekmiştim. İçim çok acıyordu. Aşık olduğum çocuk içeride nefes almak için çabalıyordu. Ona nefes olmayı her şeyden çok isterdim.

Aniden yoğun bakım kapısının açılmasıyla ayağa kalktım. Karşımdaki kadın Berrin hanım yani Ayaz'ın doktoruydu. Daha bu sabah görüşmüştük.

Hepimiz ayaklanıp önünde durduk. En önde Ben ve Sare hanım vardı.

"Oğlum nasıl Berrin hanım, oğlum nasıl?" diye sordu Sare hanım çaresizlikle.

Berrin hanım sıkıntılı bir nefes aldı. Kısa bir süre hepimiz de göz gezdirdi ve en son gözleri bende durdu.

"Ayaz maalesef ki son evreye geçmiş bulunmakta. Bu kadar hızlı geçiş yaptığı için vücudu çok güçsüzleşmiş. Tümör olmaması gereken bir hızda akciğere yayılıyor. Şuanda Oksijen tüpü olmadan nefes alması mümkün değil. Maalesef ki artık nakil olmak zorunda. Eğer nakil olmazsa..." Berrin hanımın susmasıyla gözlerimde ki yaşlar önce bir bir düştü sonra ise konuşması için gözlerimi doktora diktim.

"Nakil olmazsa ne olur Berrin hanım?" diye sordu Uras.

"üzgünüm ama nakil olmazsa yaşaması pek mümkün değil."

Doğru değildi değil mi? Doğru duymamıştım. Ölemezdi.

Benim gökleri yüzüne sığdırdığım adam göklere karışamazdı.

Gözlerimden ardı ardına yaşlar düşüyordu. Kulağıma Sare hanımın ağlama sesleri geliyordu. Bizimkilerin birbirlerini teselli cümleleri kulağıma çalınıyordu.

Ben ise Berrin hanımın önünde gözlerimi dikmiş öylece duruyordum.

Sevgilim gel hadi. Koyayım başımı göğsüne.
Beni sensizlikle sınama gökyüzlü'm, beni sensiz bırakma ne olur.

Mümkünat | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin