Hyunjin karşısında gördüğü çocukla tiz bir çığlık atmıştı. İrileşen gözleriyle ona bakarken çocuk hiçbir şekilde istifini bozmadan gözlerini Hyunjin'e dikmişti ve çıplak olması umrunda değilmiş gibiydi.
"Hyunjin, iyi misin?" annesinin bağırdığını duyunca girdiği şoktan, cevap verebilecek kadar, çıkmıştı.
"İyiyim, iyiyim. Ayağım takıldı sadece!" diye bağırdığında annesinin anlamadığı mırıltılarını duymuş daha sonra ağır hareketlerle odasının kapısını arkasından kapatıp kapıya yaslanmıştı. Ürküntüyle karşısındakini incelerken adamakıllı konuşmaya çalışmıştı.
"Kimsin ve buraya nasıl girdin?" dediğinde boş gözlerle ona bakmaya devam eden çocuk ses etmemişti. Hyunjin korkudan bayılacak gibi hissediyordu, nasıl buraya girebilmişti? Üstelik çırılçıplak!
Sabah kalkıp açtığı pencereyi görünce işkillendi Hyunjin. "Pencereden mi girdin?" deyip bir adım attı çocuğa doğru ama çok da yaklaşmadı, hala ona bir şey yapacağından korkuyordu.
Bu ihtimal pek olası değildi aslında çünkü sekizinci katta oturuyorlardı ve birinin pencereden öylesine girmesi imkansızdı.
"Konuşsana!" öylece dikilip yüzüne bakan çocuk Hyunjin'in korkusunu alıp götürmüş, onun yerine sinirlerini bozmuştu.
Gözlerini kapatıp derin bir nefes almıştı. Mümkün olması pek olası bir durum gibi gelmese de gözlerini açtığında derin bir uykudan uyanmış olmayı diliyordu. Bu sinir bozucu şey ancak rüyalara yakışırdı. Fakat ne yazık ki gözleri açıldığında çocuk hala önünde dikili duruyordu. Hayret dolu bakışları sonunda onun üzerinden kayıp çalışma masasının üstündeki su ile dolu kaseye takılmıştı.
Boştu!
Balığı içinde değildi.
"Tithis... Ne yaptın ona?" diye sordu kaseye yaklaşırken. "Ne yaptın dedim! Az önce buradaydı."
Sarışın sinirden gözleri dolmuş bir şekilde bakışlarını oğlana çevirmişti. "Yedin mi yoksa!" demişti adeta çemkirircesine. Mantıklı düşündüğü de söylenemezdi o an için.
Çocuğa dönene kadar ona böylesine yaklaştığını fark etmemişti. Aralarında iki adım vardı sadece ve çocuk ağzını açmadan Hyunjin'e bakmayı sürdürüyordu.
"Bir şey söyle." deyip bakışlarını baştan aşağı çocuğun bedeninde gezdirdi.
Hyunjin odaya girdiğinden beridir ilk defa onu tam anlamıyla süzmüştü.
Yakınlaşınca hayli belirginleşen lacivert saçları ve neredeyse saçları ile aynı renkte olan çekik, iri gözleri vardı.
Tithis gibi, diye düşündü Hyunjin.
Biraz daha yaklaştı, gözlerini çocuğun üzerinden ayırmıyordu. Aralarındaki iki adımlık mesafeyi de kapattı ve çocuğun dibine girdi. Hyunjin'e nazaran çocuk ifadesiz bir şekilde kendisine yaklaşan sarı saçlı çocuğu izliyordu.
Hyunjin sonunda gözlerini, onun maviliklerinden ayırıp bedenine çevirdi, ilginç geliyordu fazlasıyla. Daha ayrıntılı incelemek istedi ve çocuğun arkasına doğru ilerledi. Bu yaptığı ise birkaç saniye duraksattı sarı saçlıyı.
Çocuğun sırtında yarım daire şeklinde halkalar görünüyordu. Cılız şekilli halkalar incecik biçimde çocuğun tenini okyanusa boyuyordu.
"Bunlar..." diye başladı ama devamını getiremedi Hyunjin. Bir elini tereddütle uzatıp izlerin birine değdirdi hafifçe ve bu sabahtan beri bön bön bakmaktan başka bir şey yapmayan çocuğun irkilip omuzlarının havalanmasını sağladı. Bununla birlikte elini hızla çekti geri sarışın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
adore you | hyunin
Fanfiction[tamamlandı] Hyunjin okul dönüşü yolda bulduğu minik balığı evine getirmişti fakat bulduğu şeyin sıradan bir balık olmadığından haberi yoktu. -banginho, seungbin. -düzyazı.