1.9

2.3K 360 151
                                    

Hyunjin, hayli karışık bir kafayla dönmüştü evine. İhtiyarın ayaküstü kurduğu birkaç anlamsız cümle bile öylesine huzursuz etmişti ki bunu düşünürken resmen bir ayyaş gibi yürüdüğünü fark edememişti.

Asık suratını düzeltmeye çalışıp abisini aramıştı evin kapısının önünde iken.

"Abi, kapıyı açar mısın?" diye ettiği ricasına olumlu yanıt aldıktan sonra yavaş bir biçimde açılmıştı kapı.

"Gir çabuk, annem mutfakta."

Hyunjin hızlıca ayakkabılarını çıkartmıştı yakalanmamak için.

Bir süredir söylediği yalanların o kadar da hayatını kolaylaştırıcı olmadığını fark etmişti çünkü aynı okula gittiklerini söylediğinden beri, şüphe çekmemek adına, sabahları Tithis ile evden çıkıyormuş gibi yapıp gizliden odaya gönderiyordu tekrardan.

Temkinli adımlarla odasının kapısına vardığında ise üç defa tıklatmıştı kapıyı.

"Hyunjin?"

"Benim, açabilirsin."

Tithis, artık içeriden kilitlemeyi öğrendiği kapıyı sarışının öğrettiği gibi sessizce açmış ve Hyunjin'i almıştı odaya. Sarışın ise son defa kafasını kapıdan çıkarıp bağırmıştı annesine.

"Anne biz geldik!" işte bu da günlük şüpheyi minimuma indireceğini düşündüğü son cümleydi.

Hyunjin kapıyı ardından kapatıp her gün yaşadığından ötürü alıştığı stres yüzünden derince bir iç çekti, ardından balık adama çevirdi bakışlarını. Annesi veya babası görür diye temkinli davranmak için giydirdiği okul kıyafetleriyleydi hâlâ, üzerini değiştirmesi için yatağın üstüne bıraktığı kıyafetlere ise dokunulmamış gibiydi.

"Neden değişmedin üstünü?" diye sormuştu çantasını bir kenara bırakırken.

"Bunlar seninkiler gibi." deyip toz silkeliyormuşcasına üzerinde gezdirmişti ellerini. Gülümsedi Hyunjin, oldukça sevmişti sanki. Geçen seneden kalma okul kıyafetleri de hoş duruyordu üzerinde.

"Ne zaman dışarı çıkacağız? Okuldan dönünce demiştin."

Sarışın, balık adamı süzmeyi keserek iki yana gerili dudaklarından ödün vermeden konuştu.

"Şimdi çıkmaya ne dersin?" demiş ve Tithis'in parlayan gözlerine iliştirmişti bakışlarını.

"Evet!" diye coşkuyla yanıtlamıştı. "Changbin'i gördüğümüz yere gidelim."

"Parka mı?"

"Parka."

Balık adamın sevimli kafa sallayışlarıyla verdiği cevaplar, kafasındaki tüm sıkıntıları dağıtmıştı. Tithis, sarışına fırsat vermeden gardıroba koşmuş ve askılardan birine asılı montu alıp geçirmişti üstüne çabucak.

"Hadi." demişti ardından, Hyunjin'in bileğini kavramış ve bu sefer yakalanma derdi olmaksızın çıkmıştı dışarı. Nasıl olsa evdeki herkes bu tavırlarını garipsemeyecek kadar biliyordu bir şeyleri.

İkili art arda koridordan geçerken bir süredir evde olan baba mutfağa gitmek adına salondan çıkmıştı. Oğlunun bileğine sarılı eli pek yadırgamasa da akşam yemeği vaktinde montla ne yapacaklarını merak edemeden de duramamıştı.

"Bir yere mi gidiyorsunuz?" diye soruvermişti bu nedenle.

"Dışarı çıkacaktık biraz."

"Yemek yiyecektik," demiş ardından mırıldanmıştı. "Üzerinizi değiştirseydiniz bari."

adore you | hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin