"Hayır, hayır!"
Hyunjin, gördüklerini doğru dürüst kavramak için kendine zaman bile vermeden yatağına koşmuştu. Abisi ise bu telaşının nedenini öğrenmek adına odaya girdiğinde aynen sarışının yaptığı gibi bakakalmıştı öylece. Tithis az önce yatağında uyumuyor muydu?
"Biraz sessiz olsanıza." diyerek ikilinin ardından içeri giren Minho ise sevgilisinin durağanlığını sorgulamıştı birkaç saniye, sonrasında o da huzursuz bir şüpheye düşmüştü.
"Kahretsin, bir şey yapın!"
Sarışın içleri boş olan kıyafetleri kaldırıp içinde kıpırdanan canlıyı gözler önüne sererken bağırmıştı. Diğer ikisi öyle bir dehşetteydiler ki Hyunjin mavi balığı avuçları arasına alıp koşar adım odadan çıkana dek kendilerine gelemediler.
Hyunjin, alelacele mutfağa vardığında elinde aşağı yukarı hareketlenen mavi balığı kenarda, yıkanmış olan kasenin içine bırakıvermişti. Hemen ardından da musluğu açıp kendiyle cebelleşen balığın kasesine belli bir seviyeye dek su doldurdu. Cam kaseyi tezgâha bıraktıktan sonra montunu çıkarıp rastgele attı ve ellerini de mermerin kenarına dayadı. Gözlerini sıkıca yumup hatırına uğramayan soluklarını şimdi alıyordu, olası bir sinir krizini önlemek ister gibi de derindiler fakat buna rağmen kirpiklerinin nemlenmesine engel olamamıştı sarışın.
"Neler oluyor?" diye sordu mutfağa girdiklerinde Minho.
"İyi baktığınızı söylemiştiniz." demiş ve sorulan soruyu cevapsız bırakmıştı şimdilik.
"Bakıyorduk, gerçekten."
"Geç kalsaydım ne olacaktı? Biraz daha geç dönseydim orada ölecekti, haberiniz var mı sizin?"
Kapıda dikilen ikili gözleri kapalı sarışını mahçup bir hâlde dinliyorlardı. Ardından Chan girdi konuşmaya.
"Minho çorba yapmıştı onun için, biraz yedikten sonra çıkmamızı söyledi. Uyuyacağım, dedi. Nereden bilebilirdik Tanrı aşkına? Bizi suçlayamazsın."
Dediklerinin aksine yumuşak çıkan sesi ortamı daha fazla germek istemediğini sezdiriyordu. Zaten her şey karışacağı kadar karışmıştı.
"Odamdayım." dedi Hyunjin son olarak ve kaseyi de alıp geri döndü odasına.
Hüsrana uğramış gibi hissediyordu. Gecikseydi olacak şeyleri aklından geçirmek bile istemiyordu. Evden hiç çıkmamış olmayı dilerdi, o zaman bile neler olacağını kestiremese de.
Odaya girip kapısını kapattıktan sonra kaseyi masasının üzerine bırakmış, kendi de sandalyeye oturmuştu. Kollarını birleştirip çenesini dayamıştı.
"Başa mı döndük Tithis?" diye mırıldanmıştı fakat biliyordu. Başa falan dönmemişlerdi, bu yalnızca ilk zamanki coşkusunu kaybetmiş olmasından bile belliydi. En başında yerinde duramayan minik balığın takatsizliğinden belliydi.
"Niçin gitmeme izin verdin ki? Bilseydim," deyip iyice yaklaştı, burnu kasenin yüzeyine temas ediyordu. "Yanından ayrılmazdım."
Pişmanlığı, huzursuzluğunu katlıyordu. Kimseyi dinlemeyip burada kalsaydı engelleyebilir miydi? Tam olarak nedeninden bile bihaberdi.
"Ne yapacağım şimdi?"
Tithis iyice yavaşlamışken kafasını kollarına gömdü, her şey üst üste gelmişti. Henüz bu ağır hastalığının bile şokunu atlatamamışken bir de küçülüvermişti. Günlerdir gideremediği hasret artık daha sancılı bir hâl alacaktı.
Öylece gözleri kapalı düşünürken kapısı tıklatıldı, ardından Chan sessizce girdi içeri, bir süre kasede ağırca süzülen balığı ve kardeşini izledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
adore you | hyunin
Fanfiction[tamamlandı] Hyunjin okul dönüşü yolda bulduğu minik balığı evine getirmişti fakat bulduğu şeyin sıradan bir balık olmadığından haberi yoktu. -banginho, seungbin. -düzyazı.